Yağ sürülmüş vücuduna altın tozu kaplatan El Dorado, eski Meksika rahip kralıdır. Zamanla İnka’daki kayıp bir şehirle özdeşleştirilir.
Sebastian de Belalcazar, çok uzaklardaki bir kabile reisinin vücudunun altın tozuyla kaplı olduğunu ve sonrasında su ruhlarına sunmak için gölde yüzdüğünü duyar. Bunun üzerine bu gizemli kabile reisine ‘Altın Adam’ der ve lakabı olarak kalır. Efsane Avrupa’da yayılır.
1541’de Alman Philip von Hutten, El Dorado’yu bulmak için yola koyulur. Kıtanın iç bölgelerini araştırır.
1584-1591 arasında Yeni Granada valisi Antonio Berrio, kayıp gölü bulmak için üç sefer düzenler.
1595’te İngiliz Sir Walter Ralegh, Guyana ve Surinam’a gezi düzenler. Bu gezisinde tuttuğu abartılı notlar ve yazdığı yalanlar yüzünden, devletine ihanetten mahkum edilir. 13 yıl hapiste kaldıktan sonra bölgedeki ikinci seyahatinde altın madeni bulduğunu iddia eder. Bu da yalandır. Bu sebepten 1618’de başı kesilip öldürülür.
1799’da jeolog Freidrich von Humboldt, iç bölgelere yaptığı gezisinde efsanelerde adı geçen Guatavita gölünü bulur. 1912’de İngiliz şirketi gölün suyunu boşaltır ama dipte çamurdan başka bir şey bulamaz.
Batı edebiyatında El Dorado, mecazi olarak gerçek olmayan umutlarla bağlanılan yer anlamında kullanılır.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız