Türk, Altay, Moğol ve Tibet mitolojilerinde tanrılar yurdu olan Asar, Azar olarak da söylenir. Asar, tanrıların yaşadığı gökyüzü demektir.
Tibet ve Moğol metinlerinde de yer alan, hatta İskandinav mitolojilerinde dahi benzer bir sözcükle “Aesir” şeklinde Tanrılar topluluğunu ifade eden ortak bir unsurdur. Asarı sözcüğü de Tibetçede göksel tanrıları tanımlamakta kullanılır. Moğolcada asar çadır demektir. Türklerde göğün büyük bir çadır olarak algılanması fikrinin bir başka örneğidir. Çok tanrılı dinlerin neredeyse tamamında tanrılar topluluğunun insanlardan uzak bir yerde (genelde göklerdeki bir dağda) yaşadığı inancı yaygındır.
ASARILAR
Gök halkı olarak bilinir. Anlatılanlara göre, yeni dünyanın yaratılma zamanı geldiğinde uzak bir yerde şiddetli bir kasırga kopar, karanlık çöker ve karışıklık olur. O zaman Asarı tanrılarının yurdu olan gökyüzünde büyük bir kavga çıkar ve bu kavga savaşa dönüşür. Asarılar dağılır ve yurtlarının kalıntıları üzerinde yeniden yedi katlı bir ülke kurulur. Ancak Asarılar arasında karışıklık hala devam etmektedir. Tekrar şiddetli çatışmalar başlar. Bu nedenle Asarılar günahları yüzünden eski tanrısal özelliklerini yitirirler.
Uzun yıllar geçer ve Asarılar Sümer Dağı’nın geniş̧ tepesine yerleşirler. Cennette karışıklık daha da artar. Asarılar, gökteki yerlerinden aşağı düşerek, en sonunda toprakta yaşamaya başlarlar. Sümer Dağı ve çevresindeki çöllerde kimse yaşamadığından kaçak tanrılar oralara yerleşip, yeryüzünün ilk sakinlerini oluştururlar. Bir gün, bunlardan biri toprakta yetişen bal gibi lezzetli bir meyveden tadar. Diğerleri de onun yaptığının aynısı yapınca kendi tanrısal doğalarını tamamıyla yitirirler ve insana dönüşürler.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız