Önce dilinde yanmalar başladı... Sonra kollarında kaşıntılar belirdi. Başı dönerken gözleri kararıyordu. Midesi de bulanınca, ölüm korkusuna kapıldı. Ama nefes almakta zorluk çektiği anlaşılınca hastaneye kaldırıldı. Doktorlar alerjik bir şok yaşadığını söylediler ama bu şoku neyin yarattığını bulamadılar...
Havuç mu? Yumurta mı? Polen mi? Alerji hastası olmak, "özel bir madde veya maddelerle düşmanca ilişki içerisinde bulunmak" demek... Çiçek polenlerinden kaçmak, kedi tüyüne yaklaşmamak, hatta bazen kuştüyü yastığa baş koymamak demek... Alerji hastalarını çeşitli önlemler almaya mecbur bırakan bu durum, bağışıklık sisteminin bazı maddelere aşın tepki göstermesinden kaynaklanıyor. Bağışıklık sistemi; aslında zararsız olan bir maddeyi adeta gözetliyor, onu düşman gibi görüyor ve bu madde ile karşılaştığında biyokimyasal bir silahla saldırıya geçerek insana acı veriyor. Sonuçta, alerji hastasında saman nezlesi, astım veya cilt hastalıkları yer ediyor. Aşırı durumlarda iç organlar alerjiden etkileniyor veya hasta, alerji şoku yaşıyor...
Artık bağışıklık sistemi hücrelerinin, küf polenlerini, nikel atomlarını veya yumurta akını nasıl "alerjik" olarak tanımladıklarını, yanlış bilginin bağışıklık sistemine nasıl aktarıldığını ve bu sistemin belli bir maddeye karşı nasıl çarpışması gerektiği artık tanıyorlar. M.Ö. 5. yüzyılda Hipokrat'ın "Peynir bazı insanlara kötü geliyor" saptamasının ardında ve 1000 yıl önce İran'da ilkbahar geldiğinde "Gül nezlesine" tutulan insanların bedenlerinde nelerin olup bittiğini bugünkü tıp dünyası biliyor.
Ama bugünkü hastaların sorunu olan çok önemli bir durumu gelişkin tıp da açıklayamıyor. Eskiden "istisna" olan alerji hastalan, son 10-20 yıldır istisnayı değil, "normal" olanı temsil ediyorlar. Başka bir deyişle, alerjiler inanılmaz bir hızla yaygınlaşıyorlar. Salgın görüntüsü veren bu duruma, özellikle endüstrileşmiş ülkelerde rastlanıyor.
Öyle ki, elde edilen veriler tek tek sorgulanan hastalardan değil, araştırmacıların seçilmiş grupları yıllar boyu gözlemlemeleri sonrasında ortaya çıkıyor. İsviçre, İngiltere ve İsveç'te yapılan alan araştırmaları, bağışıklık sistemi duyarlılığının çok yükseldiğini gösteriyor. Yoksa yakın gelecekte aksırık sesi duymadan film seyredemeyecek miyiz? Veya, etrafımızda sürekli kaşınmadan duramayan insanlarla mı karşılaşacağız? Halk sağlığını ciddiye alan ülkelerde, sağlık politikalarından sorumlu olan siyasetçiler, alerjilerin bu kadar yaygınlaşması konusunda çalışmalar yaptırıyorlar ve programlar düzenliyorlar. Çünkü sonuçta hastalık yüzünden meydana gelen işgünü kaybı ve sigortaların ödediği ilaç masrafı milyarları buluyor. Hekimler ise alerji konusuna temkinli yaklaşıyorlar. Böyle yapmaya da zorunlular...
Yorumlar
ay tam zamanları çok kötüyüm
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız