"Yudea Kralı Herod Antipas'ın güzelliğiyle dillere destan olmuş üvey kızı Prenses Salome'nin sadece meyveyle beslendiği, bilhassa bol bol Lübnan çileği yediği, güzelliğini de bu nefis meyveye borçlu olduğu, eski din kitaplarında yazılıdır. Diğer birçok meyve gibi, menşei Ortadoğu olan çileğin, verimli Anadolu topraklarında da yüzyıllardan beri mevcut olduğuna şüphe yoktur. Osmanlı saraylarının sofralarında güzide mevkiler işgal etmiş, Doğu ve Batı mutfaklarına kah reçel ve şurup halinde, kah dondurma içinde veya pastalar üzerinde girmiş olan bu güzel renkli, nefis kokulu meyveyi, yediden yetmişe kadar sevmeyen yoktur."
Arnavurtköy'de yetişen Mangora ve Osmanlı çileği
Yaklaşık 600 türü olan çileğin ülkemizde belli başlı 6 türü yetiştirilmektedir. İri meyveli Frenk çileği, sera çileği, kokulu ve küçük Arnavutköy çileği, reçel yapımında kullanılan Ereğli çileği, Bursa çileği ve son olarak da 'yabani çilek'. Baharla birlikte ilk çıkan meyve çilek olup, ilk çıkan çilek ise Bursa çileğidir. Sonra leziz Ereğli çileği çıkar. Eskiden yani 60'lı yıllara kadar, bu cümle şöyle devam etmekteydi:
"Ama asıl ünlü ve tatlı çilek Arnavurtköy'de yetişen Mangora ve Osmanlı çileğidir. Ufak, açık pembe renklidir. Yenmesine doyum olmaz. Kimi yaygın ve kısa, kimi dar ve uzun saplı, sık örgülü sepetler içinde satılan Osmanlı çileğinin gerçekten bambaşka tadı vardır."
"Yurdumuzun hemen her yerinde çilek yetişebilir. Ama bilhassa Boğaziçi'nin eski bir semti olan Arnavutköy'ün çileği yurtta ün salmıştır. 16. Yüzyıl'ın sonlarında bu semtte dolaşmış olan bazı seyyahların, üzüm bağlarından başka bir şey görmediklerini söylediklerine bakılırsa, Arnavutköy çileğinin mazisi pek eski değildir.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız