Nanoteknoloji, minyatür materyallerin üretilmesi ve kullanılması amacıyla yapılan çalışmalardır.
Nanotıp ise bu minyatür cihazlar kullanılarak hastalıkları moleküler seviyede tanımak ve tedavi etmek olarak tanımlanabilir. Bu sayede yakın gelecekte hastalıklar hücre düzeyinde teşhis ve tedavi edilebilecektir. Örneğin kılcal beyin damarı tıkanıklıklarında saç telinden ince nano tüpler kullanılarak tedavi sağlanabilecek veya damar içinde dolaşabilen nanorobotlar hasarlı organa ulaşıp gerekli tedaviyi yapabilecektir.
*Nanometre metrenin milyarda biridir.
Bu amaç doğrultusunda BiyoMEMS, Hücre içi cihazlar, Nanorobotlar, Kişiye özel ilaçlar (örneğin immünglobülin yapısında bulunan antikorlar 15–50 nm büyüklüğündedir), Nanokapsüller, Nanoküreler, Biyoalgılayıcılar, Biyoçipler, ve Respirosit denilen özel yapılar üzerinde çalışmalar devam etmektedir.
Nanorobotların damardan verildikten sonra hedef organa ulaşmasını, hastalığı tedavi edip başka organ veya yapılara zarar vermeden vücuttan atılmasını sağlamak çok da uzak bir proje değil. Yakında pek çok hastalık kabus olmaktan çıkacak. Bu sayede sağlam organlarda, ilaçların olumsuz yan etkileri de görülmeyecek.
Bu nanorobotlardan biri laboratuvar ortamında oluşturulan respirositlerdir. İlk olarak 1998 de bir makalede ( “A Mechanical Artificial Red Blood Cell: Exploratory Design in Medical Nanotechnology”) tanıtılan ve içlerinde oksijen taşıyan bu robotlar, eritrositlere (alyuvarlar) benziyorlar ama onlardan 236 kat daha fazla oksijen taşıyabiliyorlar. Geliştirildiğinde Respirositler sayesinde 15 dakika nefes almadan tempolu koşulabilir ve su altında nefes almadan 4 saat kalınabilinir deniyor. Bu buluş Tıp dünyasında büyük heyecan uyandırmıştır.
Biyosensörler (biyoalgılayıcılar), tıbbi tanı (bakteri ve virüs teşhisi) ve tedavi, ilaç üretimi gibi birçok tıp alanında kullanımı vardır. Bu konuda günümüzde görme ve işitme kayıplarının yeniden kazanılması ile ilgili önemli çalışmalar bulunmaktadır.
Etken maddelerin taşınmasını sağlayan sistemler nanokapsül ve nanoküre olarak adlandırılır. Bu ilaç taşıyıcı sistemlerin en büyük problemi, hedefle yönlendirebilme konusundadır. Nanoküreler, damara enjekte edildiğinde kontrollü ilaç salınımını gerçekleştiriyor ancak karaciğer, böbrek, akciğer ve kemik iliğine zarar vermesini önleme çalışmaları devam etmektedir.
Biyoçipler, biyolojik uygulamalarda kullanılabilen mikroişlemcilerdir. Tıptaki en önemli gelişmelerden biridir. Tanı kitlerinde biyoçip kullanımı ile pek çok farklı tanı aynı anda yapılabilecek, işlemler hızlanacak ve başarı oranı da artacaktır.
Yorumlar
elinize sağlık, teşekkürler
Elinize sağlık
İnsanlık bu teknoloji ile bambaşka bir canlıya dönüşebilir
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız