“Canım hiçbir şey yapmak istemiyor”, “Bir şeyler yapasım var ama ne olduğunu bilmiyorum”, “Anlamsız bir huzursuzluk, durgunluk hissediyorum”…
Bu ve bunun gibi cümleler size tanıdık geldi mi? Cevabınız evetse ‘languishing’ ile tanışın. Türkçe ’de henüz tam karşılığı bulunamamış olan bu tuhaf duyguyu ‘tadınızın olmadığı’ şeklinde tanımlanabilir.
Languishing, durgun, halsiz veya cansız hissetmeyi tanımlayan bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle pandemi dönemince ve sonrasında birçok kişinin ruh halinde gözlemlediği ama bir türlü ismini koyamadığı o tarifi zor duygu, kısaca tatsızlık olarak da nitelendirebileceğimiz languishing ile anlam buluyor.
Languishing, tükenmişlik, depresyon, umutsuzluk, motivasyon eksikliği veya enerji düşüklüğüne göz kırpıyor gibi görünse de bunlardan hiçbiri değil. Aslında tamamen kendimizi boşlukta hissettiğimizde, enerjimiz olmasına rağmen hiçbir şey yapmak istemediğimizde büründüğümüz ruh hali “languishing” ile tanımlanıyor.
Bilimsel araştırmalara konu olmuş ve insan psikolojisi üzerine çalışmalar yürüten uzmanların ilgisini çekmiş olan languishing kavramı, literatürde aynı zamanda “mental sağlığın yokluğu” durumu olarak da tanımlanıyor. “Languishing” aynı zamanda, bireylerin yaşama karşı hissettikleri olumlu tutumların eksikliği, potansiyellerini ortaya koyamamaları ve ilham verici kaynakların ya da amaçların eksik olması olarak da açıklanıyor (Grant & Cavanagh,2007).
Yapılan araştırmalar ile “languishing”in depresyon ile yakından ilişki olduğu, bu ruh halini deneyimleyen kişilerin, depresyonun etkilerini iki kat daha yoğun yaşadığı ortaya çıkıyor. Sosyoloji uzmanı Corey L.M. Keyes’e göre, şu anda languishing yani tatsızlık duygusunu yaşayanlar, gelecek on yılda majör depresyon semptomları ile karşı karşıya kalacaklar. Zihinsel sağlığı tehdit eden ve psikolojik açıdan daha büyük sorunlara zemin hazırlama ihtimali olan bu tatsızlık duygusunun, aynı zamanda motivasyon eksikliğine ve odaklanma zorluğuna da sebep olması nedeniyle kişilerin çok geçmeden bu duyguyla başa çıkmayı öğrenmesi oldukça önemli bir hal alıyor.
LANGUISHING İLE NASIL BAŞA ÇIKILIR?
Ünlü psikolog ve yazar Adam Grant, The New York Times’da kaleme aldığı “There’s a Name for the Blah You’re Feeling: It’s Called Languishing” (Hissettiğiniz Şeyin Bir Adı Var: Tatsızlık) isimli makalesinde “languishing”le başa çıkmak için iki önemli konuyu ele alıyor: Bölünmemiş zamanlar yaratma ve küçük hedeflere odaklanma.
1 Bölünmemiş Zamanlar Yaratın
Bölünmemiş zamanlar yaratabilmek için işe sınırlar koyarak başlayın. Rahatsız edilmeyeceğiniz alanlarda kendinize ait zaman oluşturun. Dikkatinizi dağıtacak, odaklanmanızı olumsuz yönde etkileyecek tüm uyarıcıların önüne set çekin. İnsanlar, eşyalar, durumlar, olumsuz etki yaratabilecek her şeyden uzaklaşarak kendinize ayırdığınız zamanda kendinizle kalmaya özen gösterin.
2 Küçük Hedeflere Odaklanın
Uzun vadeli ve hayatımızı derinden etkileyecek planlar yerine daha kolay ulaşılabilir, kısa zaman diliminde etkisini gözlemleyebileceğimiz küçük hedefler koyarak olumsuz ruh haline bürünmeden önlemimizi alabiliriz.
Grant’in bu iki önerisine ek olarak kendinizi bu tatsız duygunun içerisinde kaybolmaya bırakmadan önce araştırmaların değindiği basit birkaç yönteme daha başvurarak “languishing” ile başa çıkabilirsiniz.
a- Fiziksel İyi Oluşa Önem Verin
Uykunuzu iyi aldığınızdan, yeterli ve dengeli beslendiğinizden emin olun. Spor yapın, bedeninizi hareketsiz bırakmayın. Her ne kadar fiziksel etmenler olarak görünseler de mental olarak da kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak bu öneriler o tatsızlık duygusuna kendinizi teslim etmenize engel olabilir.
b- Günlük Tutun
Duygu ve düşüncelerinizi kontrol altında tutmak, kendinize dışarıdan bir göz ile görmek veya sadece sahip olduklarınıza şükretmek için günlük tutun. Yazmayı günlük rutininizin bir parçası haline getirin. Ruh halinizdeki değişimlerin farkına varmak için kaleme aktardıklarınıza güvenin.
c- İlişkilerinize Sahip Çıkın
Sosyal varlıklar olarak hepimiz ilişkilere ihtiyaç duyuyoruz. Ailemizle, arkadaşlarımızla, partnerimizle, sevdiklerimizle konuşarak kendimizi dış dünyadan soyutlamadan ve karanlık bir ruh haline bürünmeden duygu ve düşüncelerimizi düzenleyebiliriz. Sorunlarımızı paylaşarak, eğlenceli anılar biriktirerek ve en önemlisi sevdiğimiz kişilerin bize destek olduklarını bilerek kendimizi çok daha iyi hissedebiliriz.
Kaynak: https://www.uplifers.com/
Yorumlar
Tükenmişlik sendromu
Birazcık yoğun çalışmanın çözemeueceği psikolojik sorun yok
Siz yine de bir uzman görüşü almayı sakın ihmal etmeyin!
Bu sanırım gençler arasındaki ''Bıktık yaa!'' tepkisi
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız