Günümüz reklamları, filmleri ya da dizileri baktığımız zaman geçmişte hiç olmadığı kadar güdülere hitap ediyor. Ve bu endüstri kalitesini kaybetmiş olmasına rağmen kendi varlığını sürdürmeye devam edebiliyor. Peki, niye böyle oldu? Dünya bu günlere nasıl geldi? Yani her zaman mı güdülere karşı hitap eden bir sektör ya da bir kuruluşlar bütünlüğü vardı? Aslında hayır. Aslında eskiden yapılan eserlere baktığımız zaman insanların kalite algısına hitap ettiğini görebiliriz. En iyi sanatçılar, en iyi oyuncular, en iyi seslendirme Osmanlıları. Hep en iyisi seçildi. En iyi konular, en derin felsefeler, en derin düşünceler.
Ancak tüm bu derinliğe ve kaliteye rağmen bu işi yapanların fark ettiği bir şey oldu ki o da güdülere hitap eden her şeyin kaliteden daha çok istendiği. Evet, zamanla güdülere karşı yönelim insanlıkta daha da arttı. Aslında zaten bu hep vardı. Geçmişte bazı ünlüler, tabii geçmişten kastettiğim 60'lı ya da 70'li yıllar, o zamanlarda kalite algısı daha ön plandaydı. Kaliteye hitap etmek daha ön plandaydı. Ancak o dönemde de güdülere hitap eden birkaç farklı isim vardı. Ve bu isimler aslında kaliteye hitap edenlerden daha çok popüler olabiliyordu belli zamanlarda.
Saygı görmüyorlardı. Ama popüler oluyorlardı. Ve popüler olmak ne demek? Daha çok kazanmak demekti. İşte günümüz dünyası, kazanç ve para endeksli günümüz dünyası da saygı görmemesine rağmen, daha çok kazandıran bu güdülere odaklı yapıyı fark etti ve kalite odaklı yapıdan güdülere odaklı yapıya geçti. Ve bu yapılan geçiş bizi bugüne getirdi. Bugün kalite aramayın. Kolay kolay bulamazsınız. Hatta neredeyse hiç bulamazsınız. Bugün veya bu devir, insanın içgüdülerine hitap etme devri.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız