İnsanların hayatları onların pek çok özelliğini belirler. Sakin, durgun ve kendi hallerinde olmalarıyla yayılmacı veya revizyonist olmaları arasındaki fark da buradan gelmektedir. Yeterli imkanlar altında ve ideal bir ortamda büyümüş bir insanın genellikle revizyonist bir tutum içinde olması beklenemez. Böyle insanlar kendi halinde olacaktır ve kendi işlerine bakacaktır. Lakin bunun tam tersi koşullara da büyümüş bir insanda, yani zor şartlarda yetersiz imkan ve kaynaklarla büyümüş insanların hayata karşı daha revizyonist olmaları çok beklenebilir bir şey olacaktır. Çünkü bir şeyin yokluğunu hiç görmemiş ya da hissetmemiş bir insanın revizyonist olmasını beklemek çok saçmadır.
Yokluk nedir bilmediği için yayılmacı olmayı da istemeyecektir. Çünkü yokluğun yarattığı çaresizliği ve korkuyu yaşamadığı için o duruma düşmekten korkmayacaktır da. Elindekilerin her zaman için kalacağını ve kendisine yeteceğini zannedecektir. Bu ideal bir bakış açısıdır. Ama o yokluğu ve o yokluğun getirdiği rahatsız edici çaresizliği bir kez yaşamış bir insan ya da işin içinde bulunmuş bir insan o konuma düşmemek için her zaman daha fazlasını isteyecektir. İşte insanları hayatta yayılmacı yapan en temel dürtülerden birisi korkudur.
Yokluk korkusudur. İkinci en temel dürtü ise insanların hırslarıdır. Bazı insanlar kendi ellerindekiyle her şeye rağmen yetinmeyi tercih eder. Başkalarının elindekine göz dikmek istemez. Onları alıp onlara acı çektirmek istemez. Ancak bazı insanlar kendi hırsları uğruna başka insanların elindekilere göz dikip onları almak isteyebilirler. Bu yine yokluk korkusu ile gelen bir hırs olmakla birlikte bazı zamanlarda bazı insanların içinden de doğuştan gelebilen bir hırs olabilmektedir.
Yorumlar
her şeyi alma hissim var ama Allahtan param yok
Bu gerçekten durdurulması çok zor bir durum
Hırs insanı bir kere sardı mı kurtulmak çok zor oluyor
Elindeki ile yetinebilmek mutlu eder.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız