Bugün hala kulalndığımız deyimlerin bir çıkış hikayesi var. Bugün birkaç tanesine beraber göz atalım.
AYIKLA PİRİNCİN TAŞINI
Yavuz Sultan Selim, Yemen’i Osmanlı topraklarına kattıktan sonra Yemen’de bir isyan çıkmış. Uzun uğraşların sonunda Yemen Fatihi Sinan Paşa duruma hakim olmuş ve Yemen 400yıl Osmanlı egemenliğinde kalmış.
İşte bu zamanlardan birinde Sinan Paşa ve askerleri bir gün çölde konaklamış. Yemek için mısır pirinçlerini yere serip, taşlarını ayıklamaya başlamışlar. Tam o sırada bir fırtına çıkmış ve rüzgar bir kum bulutunu pirinçlerin üstüne sürüklemiş. Pirinçler kum içinde kalmış. Yeniçeriler arasından bir asker çıkıp: “Biz Allah’ın nimetini taşlı diye beğenmiyorduk, bizim gibi günahkar kullara üç beş taş az gelir. Asıl şimdi ayıklayın pirincin taşını.” diyerek arkadaşlarını güldürür. Bu deyim dilimize oradan yerleşmiştir.
FOYASI MEYDANA ÇIKMAK
Kuyumcular yaptıkları ziynet eşyalarının üstüne ‘foya’ adı verilen bir madde sürerler. Bu madde ışığı daha iyi yansıtmaya ve parlaklığı arttırmaya yarar. Ziynet eşyası kullandıkça, bir yere konulunca, sürtününce sürülen bu foya dökülür. Bu duruma da ‘foyası çıkmış’ denilir. Bu yüzden halk arasında yalan söyleyenlerin yalanı ortaya çıktığında bu deyim kullanılmaktadır.
KOZUNU PAYLAŞMAK
Koz ceviz anlamındadır. Eski zamanlarda Kastamonu’nun iki köyü arasında, iki köyün ortak kullandığı bir cevizlik varmış. Mevsimi geldiğinde, iki köy bir güne karar verir ve cevizlikte buluşarak cevizi toplayıp paylaşırlarmış. Ama tabii her seferinde haksızlık olduğu düşünülür ve kavga çıkarmış. Artık öyle bir boyuta gelmiş ki köylerdeki delikanlılar bu toplanma gününe hazırlanırlarmış. Anneler oğullarının büyüdüklerini anlatmak için “Kozunu paylaşacak çağa geldi” dermiş.
GÜME GİTMEK
Vakti zamanında yeniçeriler suçluları zindana kapatırlarken “Hooopp güüm!” şeklinde nara atarlarmış. Tabii her zaman zindana atılanlar gerçekten suçlu olanlar olmayabiliyormuş. Bazıları masummuş. İşte halk arasında bu masumken zindana atılanlara “Güme gitti, yazık oldu” derlermiş. İşte deyim günümüze bu şekilde ulaşmıştır.
AĞZINDAN BAKLAYI ÇIKARMAK
Eski zamanlarda çok küfeden bir adam varmış. Memleketin müftüsü sık sık ona nasihat edermiş. Küfretmesini önlemek için aklına getirmesi için aklına bir bakla tanesi tutmasını önermiş. Bir gün yine müftü küfürbaz adama nasihat ederken bir münasebetsiz biri içeri girmiş. Münasebetsiz bir soru sorunca müftü küfürbaz adama dönüp: “Ağzından çıkar baklayı da bu adama gerekli cevabı sen kendi usulünce ver.” demiş.
DİMYAT’A PİRİNCE GİDERKEN EVDEKİ BULGURDAN OLMAK
Dimyat, Mısır’da Süveyş Kanalı ağzındaki bir limandır. Mısır’ın meşhur pirinçleri, bu yol üzerinden Anadolu’ya getirilirmiş. Bir seferinde Dimyat’a pirinç almaya giden bir Türk tüccarın bindiği gemi Akdeniz’de korsanlar tarafından soyulmuş. Tüccarın tüm altınları da korsanlara gitmiş. Türlü zorluklar çekerek Anadolu’ya dönen tüccar, dönünce de iflas etmiş. O yıl tarlasındaki buğdayları da bulgur tüccarlarına satmak durumunda kalınca, ev halkı bulgursuz kalmış.
ANA GİBİ YAR BAĞDAT GİBİ DİYAR OLMAZ
Şimdi öncelikle şu konuya bir açıklık getirelim sözün aslı şudur: Ane gibi yar Bağdat gibi diyar olmaz. Bu söz ise şuradan gelmektedir. Ane, Bağdat yakınlarındaki sarp bir uçurumun çevrelediği dik bir geçittir. Bağdat gibi güzel şehir, Ane gibi yar (uçurum) olmaz anlamına gelir.
Yorumlar
oha harika ötesi bir içerik
Bu içeriği çok beğendim
Çok güzel değil mi hikayelerini bilmek?
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız