Alerji konusunda çalışanlar, çok farklı alanlardan gelen etkileri dikkate almak zorundalar.
Bu etkilerin birincisi genler...
Anne ve babanın alerji hastası oldukları ailelerde, istatistiksel olarak çocukların yarısı mutlaka alerjik oluyor. İngiliz araştırmacı Dr. William Cookson ve ekibi de 11 numaralı kromozom üzerinde en az bir tane alerji geni bulduklarını belirtiyorlar.
İkincisi ise dış etkiler...
Görünen o ki, çevre kirliliğinden etkileniyoruz. Ama, eskiye oranla insanlar solucanlardan çok daha az hastalık kapıyorlar. Bazı araştırmacılara göre, insanın bağışıklık sistemi, barsak kurdu ve solucan türünden parazitleri kovmaya koşullu olduğu için, bu parazitlerin yokluğunda sistem "işsiz" kalıyor ve savunma gücünü yeni maddelere yöneltiyor. Bu nedenle de alerji duyulan madde yelpazesi genişliyor.
Etkilerin üçüncüsü de ruhsal durum...
İnsanın ruhsal durumunun alerjiler üzerinde etkili olduğu vurgulanıyor, hatta bazen aşırıya da kaçılıyor. Bu yaklaşımın nedeni, insanların artık çevre temizliğinden umudu kesmeleri ve hiç olmazsa kendilerini kontrol altında tutmak istemeleri olabilir. Yine de deneyimli hekimler, alerji hastalarının duygularının, düşüncelerinin ve tecrübelerinin hastalık üzerinde büyük etkisi olduğunu biliyorlar. Nitekim, yeni bir bilim dalı olarak "Psikoallergoloju" dev adımlarla ilerliyor.
Kedi tüyünü ellediklerinde üç defa hapşıran, sonra da beş dakika süreyle kızaran gözlerle dolaşan "kitabı" alerjiklere sık rastlanmıyor. Tersine, alerji hastaları değişken tepkiler yaşıyorlar. Örneğin, fındığa alerjisi olan bir kişi, hergün bir dilim fındıklı kek yediğinde birşey olmuyor da, keke ilaveten fındıklı pasta da yerse kaşınmaya başlıyor. Alerji hastası bir de stres altındaysa, gösterdiği bedensel tepki daha da büyüyor.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız