Bir İstanbul âşığı olan yazar Sermet Muhtar Alus; eserlerinde, Cumhuriyet sonrası çok hızlı bir değişim geçiren bu kentin insanlarını, cadde ve sokaklarını, köşk ve yalılarını, mesire ve bayram yerlerini, geleneklerini ve eğlencelerini anlatmış; İstanbul'daki 'gündelik hayatı' yazılarında ölümsüzleştirmişti.
Alus, 50'li yıllara ait bir derginin sayfaları arasında unutulmuş 'Apukurya' başlıklı yazısında da (Resimli Tarih Mecmuası, Sayı 72, Aralık 1955), bu 'gündelik hayat' kayıtlarına bir yenisi daha ekler; bir zamanlar, Tatavla ve Beyoğlu'nu 'sallayan' karnavalları, renkli bir üslupla bizlere aktarır...
O günleri, "Karnaval mevsimi girdi mi Beyoğlu çalkalanıp durur, maskaralar ortalıkta dolaşır, geceleri Cadde-i Kebir'den sokaklara taşarlardı" diye dillendiren Aius, "Apukurya, doğrusu 'Apokriya..." diyerek başlattığı yazısını şöyle sürdürür:
"Karnaval, Romalılar devrinden kalma imiş; Hıristiyanlığın zuhurundan sonra Noel bayramı ile beraber yapılırmış; bilhassa İtalya'da alıp yürümüş. Venedik'inkiler adlı şanlıdır. Fransa'da XV. Louis'nin tahta çıktığı 1715 senesinde, Paris Operası'nda maskeli ve gayet şaşaalı balolar verilmeye başlanmış. Bugün de Nice'inkiler mevcut ve meşhur..."
Alus daha sonra lafı İstanbul'a getirip, Rumların 'Apukurya' zamanı neler yaptıklarına anlatır:
"Rumların Apukuryası üç hafta sürüyor. Birinci haftasında 'Tirini' yani peynirliyi, ikinci haftasında 'Kreatini' yani etliyi geçtikten sonra 'İstiridye' panayırı olunca perhize giriyorlar; kırk gün sonra da büyük Paskalya..."
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız