'Kına Gecesi' için düzenlenmiş vitrin ise, mankenli bir canlandırma ortamında, izleyicinin hayal gücüne yardımcı oluyor... Çarşamba günü akşamı yapılan 'Kına Gecesi'nde erkekler selamlıkta, kadınlar haremde eğleniyorlar. Selamlıkta çalgılar çalmıyor; haremde çengi kolları oynuyor. Musahipzade Celâl'in anlatımına göre, çengiler gelinin ellerine kına konulması için, türkü söyleyerek kızı davetli hanımların önünde dolaştırıyorlar... Şimdi, yine Müze'ye dönersek 'Gelinlik vitrini'nde, hem 'Paça Günü' giysisini yani 'paçalık'ı hem de 19. Yüzyıl sonlarına tarihlendirilen bir gelinliğin zarafetini tadıyoruz. Sadberk Hanım Müzesi'nin uzmanı, sanat tarihçisi Lale Görünür'ün verdiği bilgiye göre, aslında daha önceleri, geleneksel kesimdeki entariler, üçetek entariler de gelin kıyafeti olarak kullanılıyormuş... Tabii beline elmaslı altın kemer, başına elmas takımlar konuyor ve gelinin başı, boynu mücevherlerle donatılıp kulağına da salkım küpeler takılıyormuş.
Sadberk Hanım Müzesi'ndeki birbirinden nefis üçetekleri günümüzün ziyaretçilerine bırakıp, biz yine geçmiş zamanın bir düğün evine dönelim: Gelin tellenip pullanıp, giydirilip kuşatıldıktan sonra davetliler düğün evini doldururken, 'yengelik' yapacak olan kadın, gelinin koluna girip onu ortaya çıkarır. Kızın babası gelir ve kız, babasının elini öper. Baba, kızının beline, Türk geleneklerine göre, 'gayret kuşağı' denilen bir şal kuşak bağlar ve kılıçtan atlatır: "Dedelerin gibi bu kılıcı iyi kullanacak evlat ve ahfat yetiştir!" diyerek kızının sırtını sıvazlar. Kız gelin odasına götürülüp köşeye oturtulur. Bu gelin köşeleri genelde, gelinin kendisinin işlediği sırmalı, ipekli el işleriyle süslüdür ve gelinin bütün çeyizinde, ne kadar kıymetli parça varsa, onlar da odanın duvarlarını süslemektedir.
Gelin, köşesinde otururken davetliler de odayı doldurup sedirlere sıralanır; gümüş şekerdanlık içinde misafirlere 'peynir şekeri' ikram edilir. Arkasından sitil ile kahve verilir. Sitil, üç zincire tutturulmuş gümüş bir tas içinde yer alan küçücük bir kahve ibriğidir. Sitili, omzunda üstü sırma saçaklı bir kadife kahve örtüsü ile bir cariye tutar. Onun arkasında, beyzi gümüş bir tepsi içinde, altın veya gümüş zarflı fağfurî fincanları getiren bir başka cariye vardır. Aynı örtü ile bir üçüncü cariye kahve ibriğinden fincanlara kahve koyar... Birkaç kadının, 'Güvey geliyor, güvey geliyor' sözleri üzerine, yenge hanım, gelinin duvağını yüzüne örter, koluna girer ve onu aşağı indirir.
Güvey, merdivenin alt başında karşılanır. Yenge hanım, 'Al emanetini yavrum, Rabbim uğurlu kademli etsin' duası ile gelini güveyin koluna verir. Fakat gelin, güveyin değil; güvey gelinin koluna girer. Gelinin bir kolunu da yenge hanım tutarken, 'Maşallah... Maşallah' haykırışları arasında güvey, gelini odasına götürür.
Yorumlar
Çok köklü geleneklerimiz var
aaa ilk defa duydum
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız