Haziran 30, 2025

Asırlık Gelenekler

'Kına Gecesi' için düzenlenmiş vit­rin ise, mankenli bir canlandırma orta­mında, izleyicinin hayal gücüne yar­dımcı oluyor... Çar­şamba günü akşamı yapılan 'Kına Gece­si'nde erkekler se­lamlıkta, kadınlar haremde eğleniyorlar. Selam­lıkta çalgılar çalmıyor; harem­de çengi kolları oynuyor. Mu­sahipzade Celâl'in anlatımına göre, çengiler gelinin ellerine kına konulması için, türkü söyleyerek kızı davetli hanım­ların önünde dolaştırıyorlar... Şimdi, yine Müze'ye dö­nersek 'Gelinlik vitrini'nde, hem 'Paça Günü' giysisini ya­ni 'paçalık'ı hem de 19. Yüzyıl sonlarına tarihlendirilen bir gelinliğin zarafetini tadıyoruz. Sadberk Hanım Müzesi'nin uzmanı, sanat tarihçisi Lale Görünür'ün verdiği bilgiye göre, aslında daha önceleri, geleneksel kesimdeki entari­ler, üçetek entariler de gelin kıyafeti olarak kullanılıyor­muş... Tabii beline elmaslı al­tın kemer, başına elmas ta­kımlar konuyor ve gelinin ba­şı, boynu mücevherlerle dona­tılıp kulağına da salkım küpe­ler takılıyormuş.

Asırlık Gelenekler

Sadberk Hanım Müze­si'ndeki birbirinden nefis üçe­tekleri günümüzün ziyaretçile­rine bırakıp, biz yine geçmiş zamanın bir düğün evine dö­nelim: Gelin tellenip pullanıp, giydirilip kuşatıldıktan sonra davetliler düğün evini doldururken, 'yengelik' yapacak olan kadın, gelinin koluna gi­rip onu ortaya çıkarır. Kızın babası gelir ve kız, babasının elini öper. Baba, kızının beli­ne, Türk geleneklerine göre, 'gayret kuşağı' denilen bir şal kuşak bağlar ve kılıçtan atla­tır: "Dedelerin gibi bu kılıcı iyi kullanacak evlat ve ahfat yetiştir!" diyerek kızının sırtı­nı sıvazlar. Kız gelin odasına götürü­lüp köşeye oturtulur. Bu gelin köşeleri genelde, gelinin ken­disinin işlediği sır­malı, ipekli el iş­leriyle süslüdür ve gelinin bütün çeyizinde, ne ka­dar kıymetli par­ça varsa, onlar da odanın duvarlarını süslemek­tedir.

Asırlık Gelenekler

Gelin, köşesinde oturur­ken davetliler de odayı doldu­rup sedirlere sıralanır; gümüş şekerdanlık içinde misafirlere 'peynir şekeri' ikram edilir. Arkasından sitil ile kahve ve­rilir. Sitil, üç zincire tutturul­muş gümüş bir tas içinde yer alan küçücük bir kahve ibriğidir. Sitili, omzunda üstü sır­ma saçaklı bir kadife kahve örtüsü ile bir cariye tutar. Onun arkasında, beyzi gümüş bir tepsi içinde, altın veya gü­müş zarflı fağfurî fincanları getiren bir başka cariye var­dır. Aynı örtü ile bir üçüncü cariye kahve ibriğinden fincanlara kahve koyar... Birkaç kadının, 'Güvey geliyor, gü­vey geliyor' sözleri üzerine, yenge hanım, gelinin duvağını yüzüne örter, koluna girer ve onu aşağı indirir.

Asırlık Gelenekler

Güvey, merdivenin alt ba­şında karşılanır. Yenge ha­nım, 'Al emanetini yavrum, Rabbim uğurlu kademli etsin' duası ile gelini güveyin koluna verir. Fakat gelin, güveyin de­ğil; güvey gelinin koluna girer. Gelinin bir kolunu da yenge hanım tutarken, 'Maşallah... Maşallah' haykırışları arasında güvey, geli­ni odasına götürür.

Yorumlar

  • Çok köklü geleneklerimiz var

  • aaa ilk defa duydum

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Editörün Son İçerikleri

Renkler ve Işınım Enerjisi

Renkler ve Işınım Enerjisi

Yıldızlardan Renklere: SPEKTRUM

Yıldızlardan Renklere: SPEKTRUM

Sıcaklık ve Işınım

Sıcaklık ve Işınım

Madenciliğe Farklı Bir Bakış Açışı: Asteroit Madenciliği

Editörlerin Son İçerikleri

kaptanfilozof06

İnsan ve Değişimi

probiyotik

Renkler ve Işınım Enerjisi

bubble30
Nielawore

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun