23 Nisan 1920.
Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılmıştır. Memleketin her tarafından birçok milletvekili gelmişti. Bu yeni meclise gelenlerin bir kısmı Ankara’da hiçbir şeyin olmadığını görünce ümitsizliğe düşmüşlerdi. Bahsedilen ne Yeşil ordu ne hazine, ne yatacak otel, hiçbir şey yoktu. Sadece Mustafa Kemal vardı.
Bazılarına bu dava çürük gelmiş olacak ki memleketlerine dönmeye karar verdiler. Bunlar geri dönerlerse Meclis’te huzursuzluk olmayacağını anlayan Mustafa Kemal, kürsüye çıktı. O gün pek heyecanlı bir tablo doğmamıştı. Milletvekillerine seslenmiştir.
“İşittim ki bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış. Ben kimseyi zorla Milli Meclise davet etmedim. Herkes kararında hürdür, bunlara başkaları da katılabilirler. Ben bu kutsal davaya inanmış bir insan sıfatıyla buradan bir yere gitmemeye karar verdim. Hatta hepiniz gidebilirsiniz. Asker Mustafa Kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağı alır, bu şekilde Elmadağı’na çıkar, orada tek kurşunum kalana kadar vatanı müdafaa ederim. Kurşunlarım bitince bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunlarıyla yaralanır, temiz kanımı, kutsal bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. Ben buna ant içtim.”
Diye konuşunca herkesi bir heyecan dalgası sardı. Hiçbiri gözyaşlarını zapt edemiyordu…
Kaynak: Sait Arif Terzioğlu, İnsancıl Atatürk, Ak Kitabevi, İstanbul 1964, s. 37
Yorumlar
ÇÜNKÜ TEK BAŞINA BİLE YETERSİN CANIM ATAM!
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız