Abanoz klavye üzerine de mat ve uçucu bir cilâ çekildikten sonra, bir yün kumaş parçasıyla ovularak parlatılır. Udun göğsü de, en son tel takılmasından önce zımparalanıp temizlenir, ancak cilâlanmayıp tabiî renk ve elyâfıyla bırakılır. Tekne cilâsı kuruduktan sonra sıra, en önemli parçalardan biri olan, gürgen ağacından uzun siperlikli şapka kesitindeki 11 delikli 'büyük eşik'in, üzerine ağırlıklar konarak yapıştırılmasına gelir. Pest tellerin kalınlığı sebebiyle, kapak üzerinde tel yüksekliklerinin farklı olmaması için, delikler -inceden kalına doğru çıktıkça- kapağa biraz daha yakın şekilde delinir; yine aynı sebeple, atılan düğümler tel boylarını farklı hâle getirmemesi için, eşik kapak dibine tam paralel değil, üst ucu kapak dibine 1 mm daha yakın olarak yapıştırılır. 'Küçük eşik' (veya Kemik) adı verilen, üstü geriye doğru hafifçe yuvarlatılmış fildişi parça ise, kırlangıç uçlu burgulukla klavyenin birleştiği L profilli açıklığa oturtulur. Çok muntazam hazırlanmış bir şablonla tel yerleri kemiğin üzerinde belirlendikten sonra, beşi çift, biri tek 11 tel için minik oluklar açılır. İlk takılmada ve sonraki akortlamalarda tellerin kopmaması için, hem ileri-geri sürtülen kullanılmış tellerle oluklar belirginleştirilir, hem de kuru sabun tatbîkiyle iyice kaygan hâle getirilir.
Udun 5. ana elemanı olan teller, tarihte önce çeşitli kalınlıklarda ipekten, sonra bazı teller bağırsak, bazıları ipekten yapılmıştı. Günümüzde de alt iki tel nylon'dan, üstteki üçü çift, biri tek dört teli de bakır-nikel-gümüş alaşımlı çok ince sargı ile kaplanmış ipekten yapılmaktadır ki en kalitelileri ud değil, ortaçağ lavtası için yapılan "Pyramid" marka Alman telleridir. Bizimkinden çok geniş Arap pazarı için yapılan Pyramid telleri bizim udlara göre gerekenden çok kalındır, bu da nârin Türk udlarına zarar verir. Onun için satın alırken zarfın üstünde 'Oud Seiten' değil, 'Laute Seiten' yazmasına dikkat edilmelidir. Bizce 20. yy'ın en büyük Türk udîsi Yorgo Bacanos'tur.
Onun da öğrencisi olmamıştır, ancak kendisine yaş bakımından yetişememiş olan gençlerimiz dahi, o sağ elin çıkardığı benzersiz 'örse çekiç' sesinin, o müthiş parmak baskılarının ve Batının melodi anlayışıyla klasik Türk zevkini en zarif şekilde birleştiren o geniş varyasyonlu taksim kompozisyonlarının sırrını yakalayabilmek için plak ve kasetlerinin peşinde koşmuşlardır. Ve bu, yüzyılımızda hiçbir udîye nasîb olmamıştır. Günümüzde bazı icracılar, Targan'a özenerek, udu gitar gibi akor ve arpejlerle çalma eğilimindedirler. Bir İspanyol gitarist, gitarında Hüzzâm makamında taksim yapmaya kalkışınca nasıl komik olursa, bir udînin de udu "Batılılar da hoşlansın" diye akorlarla gitarlaştırarak çalması aynı şekilde komik olur. Tazîmattan bu yana müzik kimliğini de kaybetmiş insanımız gitarlaşmış uda bayılırsa da, bu, sadece klasik asliyyetin peşinde olan Batılı için, ancak alaya alınacak bir hafiflikten başka bir şey değildir.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız