Çok yoksul bir karıkoca vardı. Kadın kocasına sürekli fakirlikten yakınırdı. 'Ekmeğimiz yok, katığımız sadece dert, suyumu gözyaşımız. Gündüz elbisemiz güneşten siper, gece yorganımız ayışığı. Birtek biz bu kadar fakiriz' derdi. Adam da karısına kanaat etmek ve sabretmek gerektiğini söylerdi. Bu konuşma her gün tekrar ederdi. Adam bir gün öyle yıldı ki ya bu kavgayı ya da beni bırak deyiverdi. Bunu duyunca kadın öğle içli ağlamaya başladı ki bir yıldırım bir yağmur koptu ve yakındaki bir çukuru yağmur suyu ile doldurdu. 
    Kadın 'Bak testimizde yağmur suyumuz varken bunu padişaha hediye olarak götür de çölde bundan iyi su bulamazsın de. Belki ihsanda bulunur' dedi.
Testi beden, yağmur suyu da acı ve hisleri ifade eder.
    Koca evet dedi bundan daha güzel bir hediye olamaz. Kimsede yoktur bu kadar değerli bir hediye diyerek gururlandı.  Oysaki ikisi de bilmiyorlardı ki padişahın sarayının arkasında Dicle nehri çoşku ile akmaktaydı. 
Şu fani konaktan çıkmayan sen, nerden bileceksin ki Dicle'yi.
    Adam testiyi alıp yollara düştü. Gece gündüz durmadan ilerledi. Kadın da evde açmış ellerini durmadan dua etmekteydi. Adam testiyi düşürmeden kırmadan kimseye kaptırmadan şehre kadar götürdü. Sarayın kapısına geldi. Kapıdaki görevliler sordu, bu yol yorgunluğu ile nasılsın. Adam dedi ki, bana değer verirseniz iyiyim, vermezseniz kötü.. Ben garibim. Padişahın lütfunu umarak çöllerden geldim. Ona bu yağmur suyu dolu testiyi  getirdim, diyerek verdi. 
    Padişahın huyu halka yansır. Çok zengin gönüllü idi. Kapı görevlileri bunu bildikleri için hiç tereddütsüz canla başla kabul ettiler hediyeyi. Padişaha verdiler. Padişah hiçbir ihtiyacı yokken yağmur suyunu kabul edip testiyi de altınla doldurdu. Bir çok ta hediye vererek adamı yoksulluktan kurtardı. Kapı görevlilerine hediyeleri verin ama dönerken onu Dicle nehrinin yolundan götürün diye tembih etti. 
Bütün dünya, ağzına kadar ilimle dolu bir testidir ama Tanrının Diclesinden ise sadece bir damladır.  O adam Dicleyi önceden görmüş olsaydı bu testi için bu kadar zahmet çeker miydi hiç. Testiyi  taşa vurup kırardı. 
Adam da biziz, testi de biziz, padişah da biziz. Çık biraz şu küçücük dünyandan ve o sonsuz varlığı ( Rabbini) ve kudretini gör.