Yarının akvaryumları neye benzeyecek? Bu konuda iki düşünce çatışıyor. Bunlardan birincisinin en tipik temsilcisi Tokyo Sea Life Akvaryumu... Bu düşünce, yeni akvaryum mimarisinde olağanüstülüğe ve görselliğe önem veriyor. Bu akvaryumda balıklar, silindir biçimindeki havuzlarda sergileniyorlar. Seyircilerin böyle yuvarlak çizgileri olan havuzları görsel açıdan tercih ettiklerini ileri sürüyorlar. Ancak, bu yaklaşımın yarattığı önemli sorunlar var... Birincisi, kapatıldığı zaman bulunduğu atmosfere uyum gösteremeyen ve yüzücü nitelikleri ön planda olan ton gibi balıklar, bu tür havuzlara alışamıyorlar. Nitekim, kapı arkasından sızan dedikodulara göre, Tokyo Sea Life Akvaryumu'nda her gün yaklaşık 20 ton ölüyor ve şirkete bağlı iki balıkçı gemisi bu kaybı karşılamak için sürekli ton avlıyor.
İkinci görüşü savunanlar ise, akvaryumların gelecekte, doğal ortamda kurulmasını öneriyorlar. Bunun en tipik örneği ise Avustralya'daki Townsville kentinde bulunan Reefs Head Ouarter... Bu bir açık hava akvaryumu... Toplam su kapasitesi 2,5 milyon litre... Ancak su, tamamen doğal bir biçimde temizleniyor. Yani, herhangi bir pompalama sistemiyle sular değiştirilmiyor. Sadece akvaryumun altına yerleştirilen bir yosun tabakası, suyun içindeki oksijeni ayarlıyor ve fosfat ile nitratları yeniden dönüştürüyor. Balıklar, burada insan elinin müdahalesi olmadan, tamamen kendi olanaklarıyla besleniyorlar. Kısacası akvaryumların geleceği ya süper lüks ya da tamamen doğal olacak...
Balıklar nasıl yakalanıyor ve bu işlemlerin maliyeti nedir?
Akvaryumların gereksinme duyduğu mercan setlerinde yaşayan balıkları avlamak için ilginç bir yöntem uygulanıyor. Yeniay dönemlerinde, açılmamış balık larvalarının dalgalar tarafından koloniler halinde taşındığı ve bunların getirilip dev mercanların üzerine bırakıldığı biliniyor. İşte bu nedenle, yeniay günlerinde mercan setleri olağanüstü bereketli bir beslenme mekanına dönüşüyor. Avcılar da gelip buralarda, akvaryumların istediği balıkları gençken rahatça avlayabiliyorlar. Üstelik bu yöntemle, balıkların lagüne girmeden daha kolay biçimde yakalanmaları mümkün oluyor. Bu avlanma biçiminin denizlerdeki ekosistemi tehlikeye düşürmediği belirtiliyor. Çünkü, avlanma olmasa bile dalgaların getirdiği açılmamış larvaların yüzde 90'ının başka avcı balıklar tarafından yenileceğine dikkat çekiliyor.
Köpekbalığı avı ise, oldukça deneyim gerektiriyor. Bu işi yapan profesyonel balıkçıların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Bunlardan bir tanesi de Amerikalı avcı David Casey... Köpekbalıklarıyla ünlü sahillerden 15 dakika uzaklıktaki bir mesafe açılıyor ve daha sonra suya bir kilometre uzunluğunda, üzerinde 30 kadar iğne bulunan bir ağ bırakıyor. Ağın iğnelerine itinayla uskumru balıkları yerleştiriyor. Ardından, her iki saatte bir ağı çekiyor ve yakalanan köpekbalıklarını teknenin içine çekiyor. Ancak, David Casey bu işi ekmek parası kazanmak için yapıyor. Sadece kendisine sipariş edilen köpekbalıklarını avlıyor, ağa yakalanan diğer köpekbalıklarını hemen suya geri gönderiyor. Köpekbalıkları yakalandıktan sonra hemen bir canlı balık havuzuna konuyor, sonra 3-4 hafta kalacakları havuzlara naklediliyorlar. Köpekbalığı alıcısı olan akvaryum yöneticisi, satış işleminden önce, hayvana tüm kan tahlillerini yaptırıp, sağlıklı olup olmadığını kontrol ettiriyor. 2 metre uzunluğundaki bir köpekbalığının fiyatı 100.000 frank civarında. Ancak Amerikan sahillerinde tutulmuş bir köpekbalığını Avrupa'daki bir akvaryuma taşıtmak istiyorsanız, 70.000 Frank taşıma parası ödemek zorundasınız. Yani hayvanın nakliyesi de kendisi kadar pahalı...
Yorumlar
Büyük akvaryumlar son derece son etkileyici olabiliyor
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız