Dilin doğru kullanılabilmesi için sözcük bilgisine sahip olmak gereklidir. Neden? Çünkü tek bir sözcük olarak gördüğümüz kavramlar gerçek anlamlarında olmak şartıyla en az üç ayrı şekilde kullanılabilmektedir. Sözcüklerin doğru kullanılabilmesi için bu üç ayrı anlamını bilinçli olarak birbirinden ayırmamız gerekir.
Sözcüklerin bir sözlük anlamları, bir de kullanım anlamları vardır. Sözcüklerin sözlük anlamları onların genel anlamlarıdır, sözlüklerde sözcükler çoğu zaman içlemleriyle tanımlanır. Bir sözlüğe bakıldığında aynı sözcüğün birçok gerçek ve mecaz anlamının olduğu görülür. Buna karşılık bir cümle içinde çok anlamlı bir sözcüğün sadece tek bir anlamı vardır. Ancak edebî eserlerde sözcükler çok anlamlı olarak kullanılabilir.
Dilin doğru kullanılabilmesi için cümle bilgisine sahip olmak gereklidir. Neden? Çünkü anlatımın temel birimi cümledir. Ses, hece, sözcük gibi birimler tek başlarına bir anlam veya anlatıcı aracı olamazlar. Bu birimlerin anlatımdaki işlevlerini yerine getirebilmeleri için cümleyi yapılandırmalılardır.
Cümle, anlatımın temel birimi olması yönünden bildirişim aracı olarak dilin en üst basamağında yer alır. Çünkü, dilin yargı bildiren anlamlı tek birimi cümledir. Bu da sözlü ve yazılı anlatımda başarılı olma, cümlelerin sağlamlığına, doğruluğuna, etkili ve güzel olmasına bağlıdır.
Bir düşünceyi, bir dilek ya da duyguyu sözle ve yazıyla anlatabilmemiz için en az iki öge gereklidir. Bunlardan biri, kendisinden söz ettiğimiz, anlatmak istediğimiz şey, öteki de kendisinden söz ettiğimiz şeyin ne olduğu ya da ne yaptığıdır. Sözünü ettiğimiz kişi, varlık ya da kavrama özne diyoruz. Öznenin ne olduğunu ya da ne yaptığını belirtip açıklayan ögeye de yüklem adını veriyoruz. İşte bir cümlenin oluşması için en az bu iki ögeye gereksinim vardır. Bunlar olmadan cümle kurulamaz, daha doğrusu yargı oluşamaz. İster istemez duygu, dilek ve düşüncelerimizi de dile getiremeyiz.
Özne, yüklem ve tümlecin ne olduğunu bilmek gereklidir.
Cümleyi oluşturan ögeleri ve bunların işlevini tanıma, doğru, sağlıklı cümle kurabilmemiz için gereklidir. Çünkü cümlelerimizdeki yanlışlıkların bir bölümü ögelerIe ilgilidir. Daha doğrusu bu ögeleri yerli yerinde kullanmama ya da bunlar arasında uyum sağlamama, ögeleri birbirine yanlış bağlama cümlelerimizin yanlış kurulmasına yol açar. Bu tür yanlışlıklardan kurtulmak için cümlelerimizi oluşturan ögelerin arasındaki uyuma, birbirlerine bağlanışına özen gösterilmelidir.
Cümle kurarken özne-yüklem uygunluğu ve tümleç-yüklem uygunluğuna dikkat edilmesi gerekir.
Duruma göre uygun cümle türünü seçmek de önemlidir. On üç çeşit cümle türü vardır: İsim cümlesi, eylem cümlesi, basit, cümle, birleşik cümle, sıralı cümle, bağlı cümle, olumlu cümle, olumsuz cümle, soru cümlesi, ünlem cümlesi, koşul/ şart cümlesi, düz veya kurallı cümle ve devrik cümle.
Cümlenin türü kadar cümle vurgusu da önemlidir. Vurgu: cümle içinde ya da sözcük öbeğinde bir sözcüğün ötekilere oranla daha baskılı bir biçimde söyleme ve seslendirmeye vurgu denir. Cümle içinde bir sözcüğü ya da öbeği ötekilere göre farklı söyleme, onu önemsemenin sonucudur. Önemsediğimiz ögeyi, vurgulamanın ya da belirtmenin bir yolu, onu yükleme yaklaştırmaktır.
Cümle de sözcüklerin dizilişini bozmadan, yerlerini değiştirmeden de cümleye değişik anlam katılabilir. Buna da duyuş vurgusu denilir.
Vurgu, söze duygu değeri katar. Vurgusuz konuşmalar ve vurgusuz okumalarda anlamlar belirginliği yeterince kazanmazlar.
İyi ve doğru bir cümle kurmanın ilk belirleyici niteliği dilbilgisi kurallarına uygunluktur. Bu uygunluk, cümlenin ögeler arasında tam bir uyumun bulunmasıyla, sözcüklerin yerli yerinde kullanılmasıyla sağlanır.
İyi ve doğru bir cümle kurmak için şunlara dikkat edilmesi gerekir:
- Uzun cümle kurmaktan kaçınılmalıdır.
- Cümlenin kurulması için gerekli temel ögeleri, değişiklik sağlamak amacıyla cümleden çıkarmamaya özen gösterilmelidir.
- Her türlü süs ve özentiden kaçınılmalıdır.
- Bağlayıcı ögeleri, bağlaçları ve ilgeçleri kullanmakta titiz davranılmalı.
- Gereksiz sözcük kullanımından kaçınılmalıdır.
- Cümlede duruluğa özen gösterilmelidir.
- Aynı anlama gelen sözcükler cümlede bir araya getirilmemelidir.
- Noktalama işaretlerine özen gösterilmelidir.
- Cümlenin akışını ve anlaşılırlığını bozan sözcüklerden uzak durulmalıdır.
İletişim, terim anlamıyla “zihinler ya da insanlar arasında kurulan, düşünce, niyet ve anlamların bir zihinden diğerine aktarılmasını sağlayan etkileşim, belirli bir düşünce ya da söylenimler türünden fiziki araçlarla, bir insandan kişi ya da zihinden bir başkasına aktarılması süreci” demektir. Bir diğer deyişle “Belli bir şeyi anlatmak isteme, önermesel bir tavrı (yani bir inanç, arzu, üzüntü vs.) bir dinleyici ya da dinleyiciler topluluğuna dilsel veya başkaca yollarla aktarma eylemi”dir.
İnsan kendini ifade etmek ve diğer insanları anlamak ihtiyacı içerisinde olduğundan iletişime ihtiyaç duyar. İletişim bununla sınırlı değildir. Aynı zamanda düşünce ve bilginin aktarılması için, eğitim ve öğretim için iletişim gereklidir.
İletişim, üç temel unsur üzerinden gerçekleşir. Bunlar: Konuşma, yazma ve dinlemedir. Bu üç unsur üzerinden insanlar kendilerini ifade eder, birbirlerini anlar ve bildiklerini başkalarına aktarabilirler. İletişimin üç ana ögesi vardır: Kaynak/ gönderici, ileti ve dinleyici/ alıcı. Başarılı bir iletişimin gerçekleşebilmesi için alıcının sadece iletiyi alması değil, iletiye kaynak tarafından yüklenen anlamı da algılaması gerekmektedir.
Dil, insanlar arasında iletişimi sağlayan en kısa ve etkili yoldur. İnsanın kendini ifade edebilmesi ve karşısındakini anlayabilmesi en kolay dil ile gerçekleşir.
ETKİLİ İLETİŞİMİN İLKELERİ
ODAKLANMA: Etkili iletişimin ilk ve en önemli aşaması konuya odaklanılmasıdır. Kaynak / göndericinin açık ve net bir fikri olmalı, bu amaca kilitlenmeli ve ondan ayrılmamalıdır. Odaklanma sorunlar üç şekilde karşımıza çıkar:
1 Yanlış soruya yanıt vermek: Bu genellikle, verilen görevin veya dinleyicinin / alıcının öğrenmek istediği bilginin yanlış anlaşıldığı 27 durumlarda ortaya çıkar.
2 Sorunun sadece bir kısmına yanıt vermek: Soru birkaç bölümden oluşuyorsa bu durumda, bize kolay ve ilginç gelen kısmı detaylıca inceleyip daha zor ve sıkıcı olan bölümünü yanıtlamayı unutmak, hatanın en sık rastlanan şeklidir.
3 Soruyla ilgisi olmayan bilgi eklemek: Bu tip hatada, soru yanıtlanmıştır; bununla birlikte yanıt ilginç, fakat konuyla ilgisiz bilgilerle birlikte sunulmuştur.
DÜZENLİ OLMA: Düzenli olmak, konunun mantığa dayalı bir sıra ile sistematik olarak sunulmasıdır. Düzenli hazırlanmamış bir yazı veya konuşma, karşıdaki insanın kolaylıkla aklının karışmasına, sabırsızlanmasına ve okumayı/ dinlemeyi bırakmasına sebep olabilir.
AÇIK VE SADE OLMA: Bu ilke birbiriyle ilgili iki konuyu kapsar. Bunlardan ilki, açık ve anlaşılır bir iletişim için dilin kurallarının, sözcüklerin yazılışının ve okunuşunun tam olarak bilinmesi zorunluluğudur. İkincisi ise aktarılmak istenen düşüncenin sözcük yığınlarının arasında saklanmadan doğrudan verilmesidir.
ANLAMA (FARKINDALIK): Düşüncelerinizi başkaları ile paylaşmak istiyorsanız onların konu hakkındaki genel bilgi düzeyini, yaklaşımlarını ve ilgi seviyelerini bilmek yararlı olacaktır.
KATKI (DESTEKLEME): Yazılar ve konuşmalar genellikle karşı kitleyi bilgilendirmek veya ikna etmek amacıyla hazırlanır. Burada karşılaşılan zorlukların büyük bir kısmı iddiaları destekleyecek bilgiyi toplarken ve düzenlerken yaşanır. Verilmek istenen mesajın desteklenmesi ve bir mantık örgüsü içinde sunulması hedef kitle üzerinde güven ve inandırıcılık tesis eder. Yazım kurallarına uygun, açık ve sade olarak yazılmış bir yazıyı ancak ve ancak saptırılmış veya yanlış bilgi bozabilir. Bu bataklıktan kaçınmak deneyimli yazar ve konuşmacılar için bile oldukça zordur. Bunun en önemli nedeni ise insanın soyut düşünme yeteneğini zorlamasını gerektiren mantık olgusunun, öğrenilmesi ve öğretilmesinin zor olmasıdır. Küçük yaşlarda edinilmiş olan kötü alışkanlıkların kırılması için özel çaba harcanması gerekmektedir.
KAYNAK: 1
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız