Fakir bir şair padişahtan biraz kazanç elde etmek için bir şiir yazıp götürdü. Padişah zengin gönüllü idi. Şiiri pek beğendi ve vezirine bin altın vermesini emretti . Veziri, hiç değilse onbin altın ver de şair rahat etsin. Sen zengin bir padişahsın, dedi. Şair, vezir sayesinde bu kadar çok zenginliğe kavuştuğunu öğrenince etraftakilere adını sordu. İhsan dediler. Vezir hakkında övgülerle dolu bir kaside yazarak vezire hediye etti.
Aradan bir kaç yıl geçti. Şair yine yoksul bir duruma düşmüştü. Kerem ve ihsan sahibi padişahın kapısını çalayım dedi. Her ihtiyaç sahibinin yaptığı gibi. Yeni bir şiir yazdı. Padişaha övgüler doluydu.
İhsan sahipleri öldü ihsanları kaldı. Kurtuldular. İsyankar öldü ama isyanı kaldıysa onu kurtuldu sanma sakın.
Eski cömert iyi vezir ölmüştü. Yeni vezirin eli epey sıkıydı. Padişah yine gönlünce dağıtmak istiyordu ama vezir her defasında masraflarımız çoğaldı diyor, engel oluyordu. Padişah şairin övgü dolu şiirini dinlemeyi çok arzu etti ama vezir sen onu bana bırak dedi. Şairi günlerce bekletti. Her defasında bugün git yarın gel gör padişahı diyordu. Şair beklemekten yoruldu. En sonunda beni artık ümitlendirme diye yalvardı vezire. Vezir 25 altın verip yolladı şairi. Her isteyene bu taktiği uyguluyordu. Şair, nerede eski vezir dedi. Eski vezir öldü, bu yenisi dediler. O vezir ölünce ihsan ve cömertlik te onunla beraber öldü. Bu yeni vezir ise yoksulların derisini yüzüyor. Çabuk kaç git buralardan, yoksa seni bulur, verdiklerini de geri alır senden dediler. Adını sordu yeni vezirin. İhsan dediler. Eskisininki de İhsan yenisininki de İhsan . Nasıl olur. Padişah eğer bu İhsan'ı dinlerse, hem kendini hem devletini rezil rüsva eder, diye düşünerek uzaklaştı oradan...
Yorumlar
Mesele İhsan'da değil insanda.
anlamlı
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız