İnsanların gerçekleri kabul etmek konusunda son derece kaçamak davrandıklarını söylemiştik. Bir de gerçeği gören ama gerçeği kabul etme konusunda zorlanan insanlar vardır. Bunu gerçeği kabul edip sindirememe olarak düşünebiliriz. Tam olarak bir reddetme değil ama kaldıramayıp yumuşatma ve gerçekle anlamsız bir insatlaşmaya girmekle ilgili. Bu tarz bir insanın şöyle diyalogları olacaktır.
Örneğin bir insan yaşadığı şartların aslında diğer pek çok insana göre daha kötü olduğunu anlamış olsun. Bu gerçeği yıllar sonra anlamış olsa da bunu değiştirmek için yapabileceği bir şey olmadığını ya da bunun çok zor olduğunu gördüğünde içinde bulunduğu gerçeğin acı yükünden kaçmak için "evet ben zor maddi şartlarda yaşıyorum ama beni buraya iten şey kaderim oldu. Hayat daha adil olmalıydı ve gelir dağılımı daha adil olmalıydı" gibi cümleler sarf edecektir.
Burada "ama" kelimesi ve sonrasında gelen sözcükler aslında insanın gerçeği kendi zihninde eğip bükmesi ve suçu dışarıya atmasından başka bir şey değildir. Çünkü içşnde bulunduğu durumun kabahatini tamamen kendi üzerine yüklese psikolojik olarak çökecektir. Burada yaşanan şey gerçekten kaçmak değil gerçekle inatlaşarak onu eğip bükmektir. Eğip büktüğümüz gerçek o anda o insanın gerçekliği haline gelir ve kendisinin zarar görmediği bir gerçeklikte yaşamaya başlar. Ama bir yalan içinde yaşadığının farkında değildir.
Yorumlar
yüzleşmek zor gelir bazen
Gerçeği çarpıtmak bize hiçbir şey kazandırmaz
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız