Gerçekler nedir diye sorarsak kendimize, muhtemelen tarih kitaplarında yazan, tarih belgesellerinde izlediğimiz veyahut da bilimsel makalelerde görmeye alışık olduğumuz yazıları görebiliriz. Peki, tüm o yazılanların kaynağını gördük mü? Yani herhangi bir tarihi olay yaşanırken orada mıydık, gözümüzle görüp kulağımızla duyduk mu? Veya herhangi bir bilimsel çalışma yapılırken o bilimsel çalışmanın sonuçlarını gözümüzle görüp kulağımızla duyduk mu? Hiçbirini yaşamadık. Yani hakikatini bilmiyoruz. Sadece bize sunulan gerçeği biliyoruz. Ama onun ne kadar gerçek olduğu hakkında bir fikrimiz yok.
İşte bu yüzden diyebiliriz ki, gerçekler veya gerçeklik denilen şey kazananların sözleridir. Bir tarihi olayı kazananlar yazar. Bir bilimsel gerçeği, onu bulan ülke ya da kurum, her kimse, onlar kaleme döker. Günün sonunda ise geldiğimiz noktada aslında gerçeklik dediğimiz şeyin sadece birkaç insanın, birkaç kazananın duymamızı istediği şey olduğunu anlayabiliriz veya görmemizi istediği şey olduğunu anlayabiliriz. Gerçek dediğimiz şey, kazananların sözlerinden başka bir şey değildir. Dünya savaşları hakkında anlatılan pek çok hikaye veya pek çok tarihi olay aslında o savaşı kazananların bizim duymamızı istediği şeylerden başka bir şey değildir.
Eğer 2. Dünya Savaşı'nı Almanlar kazanmış olsaydı, acaba nasıl bir tarih okuyor olurduk? Belki şimdikinden çok daha farklı bilgiler görüyor olurduk. Ama böyle olmadı. Kazananlar ne yaptıysa veya ne yazdıysa biz onu gerçek olarak aldık. Kaybedenlerin sözlerine ise kimse dönüp bakmadı. Zaten kaybedenlerin ne söylediği kayda bile geçirilse dahi yayınlanmadı. Belki de saklanıyor bizden. Hakikat belki de oradadır. Ya da hakikat hem kaybedenlerin hem de kazananların ortak sözleridir. Ama bunu biz bilemeyiz. Çünkü kazananlar bize söylemezler.
Yorumlar
Gerçekler kazananların palavraları olabilir
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız