Hayatın en ünlü bu kanunlarından birisi belki de her şeyin değişmesi ve yozlaşmasıdır. Bu yozlaşmayı aslında kötü bir şey olarak görmeyin. Bunu bir değişim olarak değerlendirin. Örneğin bir nehir aktıkça yatağında bulunan taşları sürükler zimini değiştirir. Orada nehir olmadan önceki haliyle nehirin aktıktan sonraki hali arasında çok büyük farklardır. Veya ta bir taş düşünün. Belki binlerce ya da on binlerce yıl geçer. Ama rüzgar en sonunda o taşın şeklini değiştirir. Yapısını bozar. İşte doğada da olduğu gibi toplumlarda da küçük ya da büyük olsun fark etmez. Her yapı bir şekilde yozlaşır ya da değişir.
Eğer bu değişim kontrol edilmez ise ne yazık ki yozlaşmaya doğru gider. Çünkü insanlar yapısı gereği hep daha rahata daha yükse daha az çalışmaya ve tembelli müsaittir. Ve özensizliğe müsaittir. Bu sebepten dolayı genellikle rahat bırakılmış her türlü insan eseri yapıp bozulmaya ve yozlaşmaya müsaittir. Bu sebepten dolayı da genelde insanlar üzerindeki baskı sistemler tarafından asla kaldırılmaz. Sistem sizi çalışmaya zorlar, çabalamaya zorlar, emek vermeye zorlar. Sizi bir çarkın içinde tutar. Ama sizi asla hazır ve bir şekilde bir lüksün rahatın içine sokmaz. Sokmaz ki insanlar yozlaşmasın, tembelleşmesin, çalışmaya üretmeye devam etsin diye.
Kendinize dürüstçe sorun. Hayatta maddi olarak hiçbir sıkıntınız kalmasa, bir daha çalışmanız gerekmese ve manevi olarak da pek çok sıkıntınızı çözseniz, hatta bütün sıkıntılarınızı çözseniz. Ne yapardınız? Dünyaya ve insanlığa katkı sağlayacak bir üretim yapmaya devam mı ederdiniz? Yoksa haz ve zevk peşinde koşup, eğlence peşinde koşup hayatı tembellik içinde mi geçirirdiniz? Tüketerek yani. Bu soruya pek çoğunuzun verdiği cevap ama dürüstçe bir cevap ne demek istediğimi anlamanızı sağlayacak.
Yorumlar
Yozlaşma ve yıpranma somut ya da soyut her yapı için kaçınılmazdır
bilemedim
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız