Bir hocanın kocaman bir sarığı vardı. Bu sayede kendisine daha çok itibar edilmesini, meclislerde baş köşeye geçirilmesini umuyordu. Sarığın dışı güzel kumaş kaplıydı ama içine nerde kırpık kırpık kumaş, yün, deri ne bulduysa tıkıştırmıştı. Yani dışı güzel içi rezildi.
Bir hırsız, hocanın bu kocaman sarığına göz koydu. Bütün servetini kesin bu sarıkta saklıyordur diye düşünüyordu.
Fikir zikir meselesi. Hocanın fikri ve sarığı ile hırsızın fikri ve işi ortada....
Hoca bir gün medreseye giderken dar bir yoldan geçiyordu. Hırsız sarığı kaptığı gibi kaçmaya başladı. Hoca arkadan bağırdı: Oğul, sarığı çöz de öyle git gideceksen. Götürdüğün hediyeyi aç da bir gör neymiş. Sana helel ettim!
Hırsız koşarken sarık açıldı ve içinde ne kadar bez, deri, yün varsa yola saçıldı. Elinde sadece sarığın yüzünü kaplayan bir parça kumaş kaldı. Uzaklaştığı köşeden hocaya 'Bu hilenle beni işimden ettin' diye bağırıyordu.
Hoca da 'E ben sana sarığı aç ta öyle kaç diye nasihat ettim ya' dedi.
Hocanın kibrini mi, verdiği nasihati mi,hırsızın yaptığı işi mi, hocaya beni işmden ettin demesini mi, hangisini ele alsak...
Hocanın hilesi de bozuk, nasihati de.
Hırsızlık derseniz doğru tarafı yok ki zaten...
Yorumlar
Biri diğerinden beter
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız