Önce kısa bir bilgi verelim. Aynı dönemlerde Osmanlı ve Avrupada yemeğin yanında verilen benzer iki çeşit meyveli, sulu yiyecek çeşidi vardı. Hoşaf ve komposto.
Hoşaf kelimesinin aslı 'hoş ab'dır, yani tatlı su demektir ve Farsçadır. Osmanlı mutfağında genellikle üzüm, kayısı gibi kurutulmuş meyvelerin şekerli su ile pişirilmesi ile yapılırdı.
Komposto ise Latince 'karışım' demektir. Avrupada genellikle ayva, vişne, erik gibi taze meyvelerin şekerli su ile pişirilmesi ve baharatlar, aromalar katılmasıyla yapılırdı.
Sultan II. Mahmut zamanında bir dönem Yeniçeriler içinde, huzursuzluklar başlamış. Havadan nem kapar olmuşlar. Bahşişlerini bir gün geç aldılar diye baş kaldırmışlar. Hiç bir ödülden de tam anlamıyla memnun olmuyorlarmış.
İşte o dönemde, Yeniçeri yemekhanelerinde yemek dağıtan acemi çalışan, dev kepçesiyle önce yağlı yemekleri, arkasından aynı kepçe ile hoşafı koyuyormuş kaplara. E tabi kepçedeki yağ hoşafa bulaşıyor ve hoşafın yüzeyi yağ kaplanıyormuş. Bu uzun süre böyle devam etmiş, ta ki Yeniçeri Ağalarından biri, acemi çalışana; 'Öyle yapma, önce hoşafı koy sonra yağlı yemekleri' diye tembih edene kadar.
Yemekleri dağıtan kişi tam da o gün Yeniçeri Ağasının dediğini yapmış, yapmış ama bir kıyamet kopmuş...
Hoşaflarının üzerinde yağ göremeyen, havadan nem kapan Yeniçeriler;
-Hakkımız yeniyor. Hoşaflarımızın bile yağını kesmişler. Yağlı isterük, isterük te isterük, diye kazan kaldırmışlar.
Olay Padişaha gidince, sebebi araştırılmış. Bulunup anlatılınca Yeniçeriler yatıştırılmış. Muhtemelen 'Kazan Kaldırmak' deyimi de o zamanlardan sonra dilimize yerleşmiş olmalı.
Fotoğraf: File:Apricot, plum and raisin hoşaf.jpg
Anlamı: Karşılaşılan bazı olaylar veya işitilen bazı sözlere karşı, abartılarak, haksız yere hoşnutsuzluk sergilemek, üzüntü duymak anlamında kullanılır.
Yorumlar
İlk kez öğrendim teşekkür ederim
Bu güzel bilgiler için teşekkürler
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız