Günlük yaşamda hepimiz ister istemez bilimsel konular hakkında konuşuruz. Örneğin gün içinde sık sık sohbetlerimize konu olan hava durumu, kullandığımız elektronik eşyalar, hava-su-çevre kirliliği, sağlıklı beslenme, çocuk eğitimi ve daha pek çok konu hakkında fikir yürütebilmek bilimsel bir yeterlilik gerektirir. Aslında “havadan, sudan konuşmak” düşünüldüğü kadar basit bir iş değildir. Acaba bu konuları bilimsel gerçeklerle çelişmeyecek şekilde anlıyor ve anladığımızı karşımızdakilere eksiksiz bir şekilde iletebiliyor muyuz? Bilimsel kavramları doğru kullanabiliyor muyuz?
Kavram, varlıkların, olayların ve düşüncelerin benzerliklerine göre gruplandırılmalarına verilen addır. İnsanoğlu, düşüncenin birimi olarak kabul edilen kavramları, her yaşta öğrenir ve kullanır. Bu şekilde kavramlar arası ilişkiler kavranarak bilgi ağları, bilgi kümeleri ortaya çıkar. Kavramlar zihinde yapılanarak kalıcı duruma gelirler. Kavramlar beynimizde yapılandırdığımız soyut düşüncelerdir.
İnsanlar çocukluktan başlayarak, kavramları ve onların adları olan sözcükleri öğrenir, kavramları sınıflar ve onlar arasındaki ilişkiyi keşfederler. Böylece bilgilerini yeniden düzenler hatta yeni kavramlar ve yeni bilgiler yaratırlar. Zihindeki bu öğrenme ve yeniden yapılandırma süreci her yaşta devam eder. Ancak öğrencilerin günlük yaşamları, deneyimleri, inanç sistemleri, öğrenme ortamları, gelişmemiş zihinsel becerileriyle kavramları anlamlandırma çabaları gibi etkenler, bilimin doğasıyla ve bilimsel bilginin ortaya çıkış süreciyle çelişiyor ve öğrenciler bu süreçte bilimsel bilgiye yanlış anlamlar yüklüyorlar.
Bilimsel olmayan bu anlamlandırma süreci literatürde farklı terimlerle ifade edilmiştir. Bunlardan en yaygın olarak kullanılanlardan biri “kavram yanılgısı” diğeri ise “alternatif kavrama” terimleridir. Birey tarafından öğrenilen kavramların, zihinde yeterince şekillenememesi, var olan şemalarla ilişki kurulamaması ve bilimsel anlamı dışında kullanılması, bireyde kavram yanılgılarına sebep olur. Yapılan araştırmalarda, bireylerin pek çok kavram yanılgısına sahip olduğu ve bu kavram yanılgılarının giderilmesine karşı direnç gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır.
Çünkü bilginin bu kadar hızlı üretilip yayıldığı bir çağda her konuya bütün incelikleri ile hâkim olmak olanaksızdır. Önemli olan kavram yanılgısına sahip olup olmamak değil, özellikle çocuklarda bu yanılgıları en aza indirebilmektir. Çocukların eğitiminde rol oynamak için illa öğretmen olmak gerekmez.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız