İllaki duymuşsunuzdur uzun yol sevdalılarını. “Şimdi uzun yolda olsam, kafamı cama yaslasam…” tarzında cümleleri. Bakın bu cümleleri kuran insanlar uzun yola çıkan insanlar değiller ben size söyleyeyim. Neden? Uzun yol böyle bir şey değil çünkü.
Kısa süren gün batımlarında, gün doğumlarında olan yolculuklar keyifli kabul ediyorum. Ama git bakalım 9 saat, 12 saat yol. O zaman diyebiliyor musun bu cümleleri? Kafamı cama yaslasammış, yasla bakalım ne oluyor. Otobüsün o titreşen camına kafanı yaslayınca, kafan camda top gibi sekiyor. E hani romantizm?
Siz hiç uzun yolculuk eden bir insanın mutlu olduğunu gördünüz mü? Beliniz, bacağınız kopar bir kere. Dizlerin tutmaz, ayakların şişer, sırtın ağrır o sert koltuklarda. Ayağını uzatamazsın, ödün kopar ayakkabını çıkarmaya. Çıkarsan da minnacık alanda bağdaş kursan ayağın uyuşur. Hatta hangi pozisyonda oturursanız oturun, uyuşacak kadar uzundur o yol. Her yeriniz ağrır her yeriniz.
O yüzden demem o ki, yapmayın şu uzun yol edebiyatını. Bir uzun yola çıkın sahiden. Ondan sonra fikirleriniz aynı mı tekrar konuşalım. Daha yeni geldim uzun yoldan tüm bunlara o yüzden bu kadar hakimim.
Siz de bu uzun yol edebiyatının fazla abartıldığını düşünüyor musunuz?
Yorumlar
Ben düşünüyorum!
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız