Genellikle sanılanın tersine, çevre kirliliği 19. yüzyıldaki "sanayi devrimi" ile doğmamıştı; zaten çok eski çağlardan beri vardı. Güney Paris Üniversitesinden çevrebilim uzmanı Prof. François Ramade, durumu şöyle açıklıyor: "Hava kirliliği yakın çağlarda ortaya çıkmış bir olgu değil. Tarihin bilinmeyen çağlarından beri var. Çünkü, ateşe egemen olmayı başaran insan, doğal çevresini inanılmaz boyutlarda yıkmaya başladı. Ormanların bilerek yakılması da Batı Afrika ve Güneydoğu Asya'da bozkır alanlarının genişlemesiyle sonuçlandı.
Tarihöncesi insanının sık sık tutulduğu çevresel hastalık; Sinüzit, antrakoz
Orman yangını, tarihöncesi insanının sık sık tutulduğu sinüzit ve antrakoz (akciğerlerde siyahlaşma) gibi hastalıkların başlıca nedeniydi. Ayrıca, bu düşüncesiz avcılar, mamut ya da eski Amerika bizonu gibi türlerin soyunu da kuruttular. Yaklaşık 8000 yıl önce tarıma geçme, ekosistemin fakirleşmesine, çölleşmeye ve orman örtüsünde geri çekilmeye yol açtı. Bu durum, en çok Ortadoğu'da ve Avrupa'da gözlemlendi. Milyonlarca yıl boyunca, bu olgulara ek olarak hava kirliliği de organik, yerel ve serpinti kaynaklı her durumda önemini korudu. Doğa ise, her defasında kendini yenileme ve düzenleme sistemlerini harekete geçiriyordu.
Aşırı nüfus artışı: Avrupa, 700 yılında 27 milyon iken, 1300'de 73 milyonu geçmişti
Böylece Ortaçağ'a kadar gelindi. Çevrenin yediği ilk darbenin kaynağı, aşırı nüfus artışıydı. Avrupa'da yaşayanların sayısı 700 yılında 27 milyon iken. 1300'de 73 milyonu geçmişti. Bunu teknoloji alanındaki yenilikler izledi. Hava kirliliğindeki hızlı artış, hem kentlerin hem de sanayinin gelişmesine bağlı olarak arttıkça arttı.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız