Luther Dinelen Ayı on yaşındayken Carlisle'deki Kızılderili okuluna gidiş macerasını şöyle anlatır: "Beyazların Kızılderili çocuklarını öldürmek dışında ne yapmak istediklerini bilemiyordum, bir okulun ne olduğu konusunda hiç fikrim yoktu. Doğu'ya ölmeye gittiğimi düşündüm... Custer savaşından yalnızca üç yıl sonraydı... Trenimiz istasyonda durduğunda birçok beyazın küçük 'vahşileri' karşılamaya geldiğini gördük... Trende büyük çocuklar cesaret vermek için kahramanlık şarkıları söylediler."
Asimilasyon sürecinin ilk adımlarından biri çocuklara yeni isimler vermekti. James Buller (Kasawapamat) 1896'da yedi yaşındayken başına gelenleri hatırlıyor: "öğretmenler Kızılderili isimlerini telaffuz edemedikleri için hepimize yeni isimler verdiler. Herkese bir soyadı verdiler, sıra bana geldiğinde benim soyadım Buller oldu... Birer de ilk isim verdiler... Erkeklere İngiliz krallarının, kızlara kraliçelerin isimleri verildi. Böylece ilk ismi aynı olan birçok öğrenci olunca öğretmenler bir de İncil'den alınma orta isimler koydular. Benimki Solomon idi."
Asimilasyon okullarında amaca hizmet eden yöntemlerden biri olarak da spor kullanıldı. Birçok alanda ezilmiş ve dışlanmış olan Kızılderili gençler, kendilerine kazanma olanağı veren spor müsabakalarını çok sevdiler. Yarışma, madalya alma, farklı kıyafetler giyme, beyazların oyununu oynama gibi olanaklara kavuşmuşlardı, ancak farkında olmadan asimilasyon sürecini de hızlandırmış oldular. Üstelik spor yolu da sanıldığı kadar açık değildi. Kızılderili kökenli Jim Thorpe olimpiyatlarda dekatlon şampiyonu olunca, uydurma bir bahaneyle madalyasını geri aldılar.
Hükümetlerin asimilasyon politikalarına direnen birçok Kızılderili de oldu elbette. Geleneksel giyim tarzlarından vazgeçmedikleri için "battaniye Kızılderili’si" diye aşağılanan bu insanlar, bir asır sonra hâlâ sürdürülen bir mücadelenin temsilcisi oldular.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız