The British Library’de bulunan ‘Doğa ve Sanat Harikaları’ adlı yazmadaki bir minyatürde, kuraklık mevsiminde susuz kalan kuşlar, bir pelikanın gagasında toplanan sudan içerek susuzluklarını gideriyorlar. Ferîdü’d-din Attar’ın ‘Mantıkü’t Tayr’ (Kuş Dili) adlı ünlü manzum eserindeki öyküde ise, kuşlar kendilerine bir kral seçmeye karar verirler. Kralları Kaf Dağı’nda yaşayan Simurg’dan başkası değildir. Hüdhüd kuşu onlara kılavuzluk eder. Ve kitap, kuşların bu yolculuğunu türlü simgelerle anlatmaya devam eder... Topkapı Sarayı Kitaplığı’nda 16 minyatürlü bir yazması bulunan bu eseri, günümüzün önde gelen tiyatro adamlarından Peter Brook sahneye aktarmış; oyun, sanat dünyasında büyük hayranlık yaratmıştır.
İstanbul Üniversitesi Kitaplığı’nda bulunan bir yazmadaki minyatürde; kafesteki iki kuşa büyük bir iştahla bakan dört kedi, iki büyük kafeste de iki büyük papağan ile onların üstünde uçan kuşlar görülüyor. Bu minyatür, Mevlâna’nın ‘Mesnevî’sindeki bir öyküyü resimlemektedir. Buna göre, kafesteki kuş bir an önce özgürlüğüne kavuşmak isteyen inançlı insanı simgeliyor.
Osmanlı’da üç boyutlu kuşlar da yapılmıştır. Şekerden, kumaştan... Örneğin, 1582 Şenliği’ndeki peştamalcı esnafı, peştamallardan üç boyutlu büyük boş kuşlar yapmışlardı. Bunları taşıyanlar da bir düzenekle kuşları hareket ettiriyorlardı. Yine aynı şekilde dev boyutlarda Simurg biçiminde bir uçurtma yapılmıştı ve bunu istenilen yönde uçurabiliyorlardı. Şimdi kuşbazlar yok; peştamaldan dev boyutlu kuşlar yapılmıyor, ama kuşlar ve onların evleri hâlâ duruyor... Türkiye’nin dört bir köşesinde...
Yorumlar
O dönemde bile üç boyutlu çizim varmış
aa ilk defa duydum
Vay be
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız