Acı, korku, sevgi gibi hisleri ve bu hisleri hissetmeyi belki de en başından, bebekliğimizden beri biliriz. Canımızın yanması kötü bir histir ve bebekken bile canımızı yakan şeylerden uzak dururuz. Ya da aç kalmak kötü bir histir ve çocukluğumuzdan beri acıktığımızda bu histen kurtulmak için beslenmeye yöneliriz. Aslında bunlar bir histen daha çok bir dürtüdür ve bu dürtülerin bizde yarattığı hisler acı ve açlıktır.
Aslında bu tarz hisler bize vücudumuzun yaptığı tehlike uyarıları gibidir. Peki ya uyarı olmayan ve sadece hissedilen şeyler yani sevgi, mutluluk ya da huzur gibi hisler. Belki de tüm bu hisler bizlere sonradan öğretilen hislerdir. Yani doğum günümüz kutlandığında neden mutlu oluruz. Aslında doğum günü kutlamak da bizlere sonradan öğretilen bir şeydir.
Doğum günü kutlamanın iyi bir şey olduğu bizlere öğretilmeseydi o zaman doğum günü kutlamanın iyi hissettirmesi gerektiğini de bilmeyecek olurduk. Ya da eğlence denilen şey. Ne yaparak eğlendiğimiz de sonradan öğrendiğimiz bir şeydir mesela. Eğer bize doğduğumuz günden beri yemek yemenin eğlenceli bir şey olduğu öğretilseydi belki de o zaman her yemek yediğimizde mutlu olacaktık. Aslında hissettiğimiz pek çok şeyi sonradan öğreniyoruz ve bunu bize öğreten şey toplumsal sistemin ta kendisi.
Yorumlar
Duyguların sonradan öğrenilmesi son derece tuhaf bir gerçek
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız