Zamanın birinde saf bir Köylü, kendisini bir sebepten incitmiş olan köyün yaşlı Ağasına haber verip helalleşerek hacca gitmek için yola koyulmuş. Binbir zahmetle gidip hac görevini tamamlamış. Dönüş için yola koyulmadan önce de eş, dost, tanıdıklara hediyeler almış. Tabi köyün Ağasını da unutmamış.
Yine zahmetli bir yolculuktan sonra köyüne sağ salim kavuşmuş. Dinlendikten sonra hediyesini de alarak Ağanın yanına varmış. Kapıda Kahya karşılamış Köylüyü. Ağa ile görüşmek istediğini ve ona hediyeler getirdiğini söylemiş. Kahya; 'Sen ver hele hediyeleri, ne getirdin' diye sormuş. Hediyeleri açınca gördükleri karşısında hiç memnun olmamış. 'Olur mu hiç, verilir mi bunlar şimdi. Al bunları da geri dön' demiş.
Köylü; 'Yapma etme, ben ne zahmetlerle aldım, onca yollardan getirdim, sen biliyor musun. Hediyedir bu. Sen ver hele' demiş. Kahya homurdanarak hediyeleri alıp Ağanın yanına girmiş. 'Ağam, Köylü hacdan dönmüş. Size bu hediyeleri getirmiş. Ben olmaz dedim ama ısrarla vememi istedi. Buyrun' diyerek hediyeleri uzatmış. Bir yandan da 'Size kefenlik bez ve cesedinizin yıkanması için de zem zem suyu getirmiş' diye eklemiş, sıkılarak. Şimdi Ağam, ölür müsünüz, yoksa öldürür müsünüz?
Anlamı: Sonucuyla şaşırtan, bu sona biraz da kişinin kendisinin fırsat verdiği, hoşnut olunmayan hareket veya sözlerden sonra kullanılan bir deyimdir.
Yorumlar
Hediyenin de böylesi
İlk kez öğrendim, teşekkür ederim
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız