Ekim 23, 2024

YAŞANMIŞLIKTAN GÜNÜMÜZE: HİKAYESİ OLAN DEYİMLER (II)

Bugün hala kullandığımız deyimlerin bir çıkış hikayesi var. Bugün birkaç tanesine beraber göz atalım.

DOLAP ÇEVİRMEK

Deyim eski İstanbul konaklarının vazgeçilmez dolaplarından gelir. Konakta haremlik ve selamlık arasında bulunan ve aralarındaki irtibatı sağlayan araca dolap denilir. Ağaçtan yapılmış silindirik, mil ile tutularak çevrilen dolaplar sayesinde diğer tarafa eşya gönderilir.

Birbirlerine ilgi gösteren ve ev sahiplerinin haberi olmasını istemeyen görevliler bu dolaplar aracılığıyla haberleşir. Bu yüzden gizlice işler yapmak anlamında kullanılır.

YAŞANMIŞLIKTAN GÜNÜMÜZE: HİKAYESİ OLAN DEYİMLER (II)

YELKENLERİ SUYA İNDİRMEK

Eskiden gemiler rüzgarlı havalarda yelkenlerle yürütülür. Geleneğe göre gemi, yabancı ülkenin sınırlarına girdiğinde saygı gereği yelkenleri indirmek zorundadır.

Fatih Sultan Mehmet, Rumelihisarı’nda gezerken, Ceneviz gemisi hisara yaklaşır ama yelkenlerini indirmez. Hatırlatılmasına rağmen yelkenleri indirmeyince Fatih Sultan Mehmet’in emriyle gemi topa tutularak batırılır ve deyim dilimize geçer.

YAŞANMIŞLIKTAN GÜNÜMÜZE: HİKAYESİ OLAN DEYİMLER (II)

ESKİ KULAĞI KESİKLERDEN

Hacı Bektaşi Veli’nin tarikatına girmek isteyenlerin, tekke girişinde kulağına bir delik açılır ve küpe takılır. Tarikatın şartlarından birisi hiç evlenmemektir. Bu kuralı bozanların küpeleri çekilerek çıkarılır ve yırtık kulakla dolaşırlar. Halk da bu dervişlere ‘kulağı kesikler’ diye hitap eder.

YAŞANMIŞLIKTAN GÜNÜMÜZE: HİKAYESİ OLAN DEYİMLER (II)

ZIVANADAN ÇIKMAK

Eskiden sigara ve tütün çubuğunun ağza gelen kısmına konulan kağıttan boruya zıvana denir. Zıvananın olması gereken yerden çıkması amaca hizmet etmez. Bu sebeple eski İstanbul’da çok öfkelenmek, delirmek anlamında kullanılan deyimdir.

YAŞANMIŞLIKTAN GÜNÜMÜZE: HİKAYESİ OLAN DEYİMLER (II)

KAŞ YAPAYIM DERKEN GÖZ ÇIKARMAK

Eskiden düğünler kalemkar denilen kadınlar, gelinin yüzüne makyaj yaparlar. Gelinin kaşlarına ve gözlerine kalemle şekil verirler. Bu sırada düğün evinde çalgı çalınır ve oynanılır. Ortada oynayan genç kızlardan birinin ayağı kayar ve makyaj yapan kalemkara çarparak yere düşer. Elindeki kalem gelinin gözüne batar ve gelin kör olur.

YAŞANMIŞLIKTAN GÜNÜMÜZE: HİKAYESİ OLAN DEYİMLER (II)

SAMAN ALTINDAN SU YÜRÜTMEK

Geniş bir ova üzerinde bulunan bir köy vardır ve köyün bir tane ırmağı vardır. Irmak aynı anda bütün köyün tarlasına yetecek kadar dolu değildir. Bu yüzden her gün ırmağı bir köylü kendi tarlasını sulamak için kullanır.

Bir gün köylünün birisi ırmaktan kendi tarlasına gizli bir kanal yapar. Köylüler bu durumu fark etmesin diye kanalın üstünü toprak ve samanlarla kapatır. Bir süre sonra ırmağın suyu azalıp, kanal yapan köylünün tarlasının çok bereketli olmasından diğer köylüler şüphelenir. Köylüler adamın tarlasına baskın yapar. Bunun üzerine adama “Saman altından su yürütüyorsun!” diye sitem ederler.

YAŞANMIŞLIKTAN GÜNÜMÜZE: HİKAYESİ OLAN DEYİMLER (II)

İNSAN KUŞ MİSALİ

Üsküdar’da cüzzam hastalığına yakalananların tutulduğu Miskinler Tekkesi’nde, hastalığın son evresinde olan ve dünyayla bağları kesik şekilde yaşayan iki hasta vardır. Bu iki hasta aynı koşuğun iki farklı köşesinde yatar.

Bir gün yerlerini değiştirme kararı alırlar. Fakat kararı almalarına rağmen bunu uygulamazlar. Bir senenin sonunda büyük zahmetle yerlerini değiştirirler. Birisi diğerine dönerek “İnsan kuş misali, geçen yıl neredeydik, bu yıl neredeyiz” der.

YAŞANMIŞLIKTAN GÜNÜMÜZE: HİKAYESİ OLAN DEYİMLER (II)

ÖLME EŞEĞİM ÖLME

Memlekette kıtlık olduğu sene, arpa ve buğday kalmaz. Kış gelir Nasreddin Hoca da her gün eşeğinden arpasını azaltmaya mecbur kalır. Son zamanlarda arpa iyice azalır. Nasreddin Hoca eşeğine yem verirken onunla konuşur. “Emektar eşeğim, ölme sakın. Bahar gelince yonca yiyeceksin ama şimdi tasarruf etmemiz lazım.”

Fakat eşek günden güne zayıflar ve ölür. Deyimde buradan gelir.

YAŞANMIŞLIKTAN GÜNÜMÜZE: HİKAYESİ OLAN DEYİMLER (II)

ELİNE SU DÖKEMEZ

Önceleri namaz için abdest alınırken abdest alan kişi ustaysa, çırakları ve kalfaları ibrikle eline su döker ve abdest almasını yardımcı olur. Böyle önemli kişilerin eline ibrikten su dökmek için o kişiye yakın olmak, yanında yer edinmiş olması gerekir. Bu herkesin yapacağı iş değildir. Bu sebeple iki değerli kişi ölçülürken, zekası, bilgisi ve yeteneği az olan için bu deyim kullanılır.

YAŞANMIŞLIKTAN GÜNÜMÜZE: HİKAYESİ OLAN DEYİMLER (II)

ONUN İPİYLE KUYUYA İNİLMEZ

Eskiden hileli malzeme ile çürük ip yapan Ali usta vardır. Bu adama İpi Çürük Ali Usta denir. Ali Usta’nın yaptığı ip olmadık yerde kopar, kazalara sebep olur.

Bir gün derin bir kuyuya kuzu düşer. Kuyuya inecek köylü ev sahibinden ip ister. Kuyuya inecek köylü getirilen ipi beğenmez ve “Bu ip Ali Ustanın ipidir. Onun ipiyle duyuya inilmez.” der.

YAŞANMIŞLIKTAN GÜNÜMÜZE: HİKAYESİ OLAN DEYİMLER (II)

ATI ALAN ÜSKÜDAR’I GEÇTİ

Köroğlu bir gün atını çaldırır. Köroğlu atını aramak için diyar diyar dolaşır. En son İstanbul’da satılık hayvanlar arasında atını bulur. Kendisini tanımayan satıcıya müşteri gibi davranır. Satıcıya önce binip deneyeceğini sonra satın alacağını söyler. Köroğlu ata atlar ve at da sahibini tanıdığı için hızla koşar.

Satıcı öfkesinden küplere biner. Kalabalıktan birisi ona “Çabalama boş yere, atı alan Üsküdar’ı geçti. O Köroğlu’nun kendisiydi.” der.

YAŞANMIŞLIKTAN GÜNÜMÜZE: HİKAYESİ OLAN DEYİMLER (II)

LEB DEMEDEN LEBLEBİYİ ANLAMAK

Medrese öğrencilerinden birisi ukaladır. Farsça sınavında ne soracaklar diye öğretmenlerinin ağzına bakar. Hocalardan birisi dudak anlamındaki leb kelimesi ile başlar. Ukala öğrenci leblebi diye lafa atlar. “Leb, leblebi kelimesinin bir hecesidir.” der.

Hocalar gülerler ve soruyu soran hoca “Maşallah leb demeden leblebiyi anladın. Lafın sonunu beklesen daha iyi olurdu. Çünkü akıllı olan, icabında susmasını bilmeli.” der.

 

 

 

 

 

Kaynak: 1, 2

Yorumlar

  • Uzun meseleleri kısadan anlatmanın yolu

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun