Toplaşın Anadolu’nun bağrından bir hikayeyle geldim, ne o öyle Olympos da Olympos... Adana Çukurova’dan size efsane kapıp geldim. Gele gele yılanla mı geldin demeyin, önce bir dinleyin anlatıyorum. Madalyonun iki yüzü var ister aşk hikayesini seçin ister Cemşab hikayesini; ben ikisini de anlatıyorum.
Geçmiş günlerin birinde adamın biri (ki kendisi Cemşab) binlerce yılanın yaşadığı bir mağaraya yanlışlıkla girmiş. Yanlışlıkladır çünkü bilerek girilmez öyle bir mağaraya. Her neyse, onca yılan var tabi yakalayıp padişahlarına götürmüşler. Tabi padişahımız kim? Şahmeran. E Şahmeran kim? Kadın başlı, yılan gövdeli bir tür. Cemşab Şahmeran’a kendisini öldürmemesi için yalvarmış. Şahmeran da mağaradan çıkmaması koşuluyla bunu kabul etmiş. E tabi misafir el üstünde ağırlanmış, yemiş içmiş, Şahmeran’la hoş sohbetler evet ama insan işte. Duramamış yerinde dışarıyı özlemiş, sıkılmış. (Kızamazsınız kıymet bilmez diye, karantina sürecinde evde sıkıntıdan patladığımızı, ay kendimi parka atam, çadır kuram kamp yapam moduna geldiğimizi unutamayız...) Şahmeran’dan izin istemiş, Şahmeran da ona güvenmiş ve izin vermiş. Ama Şahmeran’ın yerini kimseye söylememesi ve birine gösterdiğinde pul pul döküleceği için vücudunu kimseye göstermemesi gerektiğini söylemiş.
Yorumlar
Daha önce okumamışım. Bu güzel hikaye için teşekkürler.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız