Aralık 27, 2024

Anadolu’daki Batılı Barbarlar (IV)

Frigya'ya yerleşince, her bir boy bir yöreye yerleşmek üzere bölgeyi paylaştı. Bunlardan "Tolistoages"ler (Tolisto-Boi), Pessinus ve Gordion yöre­sini (Polatlı ve Sivrihisar civarı); "Tektosages"ler (Volk-Tektosag) Ankara'yı (Ancyra); "Trokmes"ler (Trogmi) de Yozgat Tavion (Büyük Nefesköy) civarını seçti. Üç boydan her biri "Tetrark" denilen dört tem­silci tarafından idare ediliyordu. "Pagi" (klan) denilen grupların başı olan tetrarklar'ın yönetiminde bir hâkim, bir askeri komutan ve iki komutan yardımcısı vardı. Buna göre üç Galat boyu, 12 tetrark'ın idaresinde bulunuyordu. Bunlar ge­rektiğinde toplanır, halkı seçmiş ol­duğu 300 kişiden oluşan ve "Thru­nemton" (yüce divan) denilen bir kurultaya başkanlık ederlerdi. Bu­rası, işlevsel açıdan çoğunlukla ci­nayetlerin yargılandığı bir mahke­me gibiydi.

Anadolu’daki Batılı Barbarlar (IV)

Eski bir geçmişi olan Ankara, ilk kez Galatlar döneminde başkent oldu. Roma'ya bağlandığı yıllarda Galatlara ilişkin önemli yapı olan Augustus Mabedi yapıldı. Roma döneminde ise, yörenin en gelişmiş kenti oldu. Hamam ve diğer yazılı anıtlar, şimdi açık hava müzesidir.

Anadolu’daki Batılı Barbarlar (IV)

Galat boylarının tamamına hük­meden bir kral yoktu. Boy başkan­ları bu yetkiyi kendi boyları içeri­sinde yürütürlerdi. Bu insanlar böl­gedeki diğer halklara göre çok fazla vahşiydiler; yakaladıkları tüm esir­leri "göğe ait tanrısal güç"e kurban ederlerdi. Bu nedenle komşuları her zaman tetikte durmak zorundaydı­lar. Galatlar'ın en önemli mistik sa­vaş ganimetlerinden birisi insan ka­fasıydı. Savaşçılar, ellerine geçir­dikleri kafaları sandıklarda, ya da raflı nişlerde saklarlardı. Ölü kafa­larının, yeryüzünde sahibinin güçle­rini barındırdığına ve buna sahip olan savaşçının da bu güçleri ken­dinde topladığına inanılırdı.

Anadolu’daki Batılı Barbarlar (IV)

Kendi kültürlerine özgü savaş aletleri, üçgen uçlu kısa kılıç, mız­rak ve kalkandı. Ayrıca, savaş ara­bası, ok ve yay da kullanırlardı. Sa­vaşmadan hemen önce, karılarını, çocuklarını ve mallarını toplayarak bir dağın tepesinde emniyete alırlar­dı. Bu nedenle her boyun kendine özgü bir dağı vardı. Bu dağın çevre­sine hendekler açarak bir savunma siperi oluştururlar, savaşırken de yarı çıplak dövüşürlerdi. Gövdelerini dar ve uzun kalkanlarıyla kapa­tırlar, belden aşağılarında ise yün­den dokunmuş bilekten bağlı, po­tur-şalvar benzeri bir pantolon gi­yerlerdi. Ata bindiklerinde kadın ve erkek aynı potum giyerdi. Bu yün giysi, savaşmadıkları zamanlarda çiftçilik ve hayvancılık yapan bu toplumun simgelerinden biriydi.

Yorumlar

  • Acımasızlarmış

Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız

Editörün Son İçerikleri

Apokria Karnavalı ve Osmanlı Dönemi

Apokria Karnavalı ve Osmanlı Dönemi

İkiz çocuk Sahibi Olmak Genetik mi Etnik mi?
Tek Yumurta İkizleri

Tek Yumurta İkizleri

Ana Karnında Simetri

Ana Karnında Simetri

Editörlerin Son İçerikleri

kaptanfilozof06

Ayrışma

probiyotik

Apokria Karnavalı ve Osmanlı Dönemi

bubble30
Nielawore

WINTER SOLSTICE FULL MOON: COLD MOON

Bizden haberdar olmak için mail listemize kayıt olun