Rumeli'nin neredeyse tamamının yitirilişiyle noktalanacak bir bozgun yaşanması, Yeşilköy'de karargah kuran galip Grandük Nikola'nın Dolmabahçe rıhtımında törenle karşılanıp II. Abdülhamid'le görüşmesi, payitaht halkını korkuya boğmuş; dondurucu kış soğuğunda Balkan göçmenleri İstanbul'a akarken, İstanbullular da Anadolu'ya göçmeye başlamışlardır. Facia sürerken II. Abdülhamid, savaş koşullarını gerekçe gösterip 13 Şubat 1878'de Meclis-i Meb'usan'ı kapatmıştır.
İzleyen günlerde Süleyman Paşa, dağılan birlikleri Filibe'de toplamaya çalışırken Rus tümenlerinin Edirne'ye girdiği haberi ve " Gavur geliyor!" sadalarıyla, bitkin ve aç askerler de şuursuz bir kaçışa yönelmişler; Kazaklar, asker-sivil demeden, yetiştikleri kafileleri kılıçtan geçirmişlerdir. Zağra Müftüsü Hüseyin Raci Efendi, o günlerin kıyım ve kırımlarını özetle şöyle anlatır:
"Ahali zaten ürkmüş ve tetik üzerinde bulunur olduğundan, düşmanın İşve ve Hamidli geçitlerinden tecavüz ettiği gün, araba ve hayvanları ile, bunları bulamayanlar ise yayanca, Zağra ve Çırpan üstünden kaçmaya başladılar. Yardımcı askerler dahi dağıldı. Bu firari askerler Çırpan, Eski Zağra, İzlâdi ve Karlova taraflarından yollara dökülen binlerce muhacire bir kat daha dehşet verdiler. Kabacık ve Sekbanlı istasyonlarına mahşer gibi toplanmış, karlar üstünde şimendifer bekleyen biçare ahali bu korkuyla Edirne'ye ve Kırcaali dağlarına yürüdüler. Yollarda ve istasyonlarda terk olunan kıymetli eşyaların, at ve hayvanların hesabı yoktu. Evlâdını taşıyamayanların, 'Araba getirip sizi alacağız!' diye aldatıp bıraktıkları masumlar karlar üstünde bekleşe kalmışlardı. Herkes can derdine düştüğünden, geriden gelip faciayı görenler de bir âhı teessüfle yanlarından geçip giderlerdi. Ruslardan kaçan yüz binlerce ahali, sel önündeki çer çöp gibi, imkân nereye müsait olursa o tarafa akıp gitmekte, ana baba evladını ve evlat ana babayı terk etmekte, o şiddetli kışta kırlarda kar üstünde yatmaktaydılar. Her işin tedbirinde noksanlık olduğu gibi, muhacirlerle dolu katarlar haftalarca yollarda tutuldu ve birçokları öldü. Mütareke görüşmeleri için hususi trenle Kızanlık'a hareket eden Server ve Namık paşalar muhacirlerin dehşet verici manzarasını görmemek için trende gizlenmeye mecbur olmuşlardı. Diğer yandan Moskof orduları her taraftan Edirne'yi kuşatmış; öncüleri ise Çatalca'ya erişmişlerdi. Bunlar, yetiştikleri muhacirleri soyarak vahşetle katlettiler. Yollarda soğuktan donarak, kalabalık yüzünden vagonlardan dökülerek ölenler de sayısızdı."
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız