Aslında İskender'in "tanrı" olarak nitelenmesi, o zamanlardaki Mısır için garipsenecek bir şey değildi. Neolitik Çağ’dan beri hasadın verimli olması için bir tanrı kralın sembolik anlamda kurban edilmesi, bu durumun yazının icadından sonra "seçilmiş insan" imgelemine dönüşmesine neden olmuştu. Mısır firavunları, Peru'nun kutsal monarşisi, İskender ve Jül Sezar, tanrılaştırılan lider örneklerinden sadece birkaçı. Günümüzde ise, Japon imparatoru ve Dalay Lama, "insan-tanrı" nitelemesine örnek olarak gösterilebilir.
Mısır'da Nil kıyılarına yayılan ve güneşe adanan sayısız hanedan kuruldu. Mısırda 300 yıl süren Pers egemenliği altında yaşayan milyonlar, zamanı geldiğinde birinin kendilerini kurtaracağına ve ona itaat edeceklerine inanıyorlardı. İskender, Mısır'a geldiğinde koşullar onun için çok elverişliydi. Batıda ve doğuda çok eski zamanlardan beri peygamberlere ve kahraman prenslere tapınılıyordu. Tarih sayfaları tanrı-kralların yitik resimleriyle doludur.
Büyük ve güçlü bir istilacıya sanki bir tanrıymış gibi saygı duyma eğilimi, daha az göze çarpan bir şey değildi. Özellikle, antik Yunanlılar yabancı bir istilacının kendilerini cezalandırmak için gelen bir tanrı olması düşüncesine yakındılar. Homeros, yabancı istilacılara benzeyen tanrıların aylak aylak dolaştıklarını ve kentleri fethettiklerini yazmıştı. İskender ise, sıradan bir yabancı değildi. O, kendi kutsallığını kendisi yaratmıştı. Onu izleyenler de bunu kabullendiler. Çandragupta da yaygın olan bu akımdan etkilendi. Onun, İskender'in ardılı olan ve Pers tahtına oturan Selevkoslar ile olan ittifakı, taktik, politik ve dini bakımdan bu durumun bir göstergesidir.
Söz Büyük İskender'den açıldığında, onun "tanrının oğlu" olarak görülmesi üzerinde çok durulmuştur. Amon-Ra Tapınağı kâhininin İskender'in tanrısal bir soydan geldiğini ilan etmesinden önce bile, o dönemin insanları arasında, İskender'in kökeninin kutsal bir soya dayandığına ilişkin giderek yaygınlaşan bir inanış vardı. Antik Yunan'daki soylu aileler arasında, soyağaçlarını kutsal bir kökene dayandırma geleneği bulunuyordu. Her büyük kahraman, tanrıların oğluydu. Girit kralı Minos nasıl Zeus'un oğlu olarak kabul gördüyse, Atina kralı Theseus da Poseidon'un oğlu olarak saygı görüyordu. İskender'in annesi Olympia, oğlunun tanrısal bir soydan geldiğine inanmış, kocası Makedonya kralı Pilippos bile oğlunun meşruluğundan kuşkuya düşmüştü. Mısır firavununun koçbaşlı Amon kılığında Olympia'yı ziyaret ettiği, İskender'in gerçek babasının tanrı Amon olduğu söylentileri çıkmıştı. Sonraki yıllarda, onun bir başkomutan olarak çıktığı fetih seferlerindeki olağanüstü başarısı, kendisinin tanrılar soyundan geldiğine ilişkin yaygın inancı daha da artırdı.
Yorumlar
Tanrı denecek kadar büyükmüş
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız