Tarihsel süreç içinde bazı meslek erbabı, uğraştıkları işten dolayı toplumun diğer bireylerinde, bazen öfke bazen de korkuya neden olmuşlardır, Osmanlı devletinde idam cezasının infazını yerine getiren cellatlar için her ikisini de söylemek mümkündür. Bu mesleğin mensupları öldükten sonra dahi, diğer insanlarla karıştırılmamışlar ve Eyüp'te Piyer Loti Kahvesi’nin birkaç yüz metre kadar ilerisinde yer alan Karyağdı Baba Tekkesi yakınlarındaki Cellat Mezarlığı'na gömülmüşlerdir.
Eski devirlerde yerleşimin olmadığı bu yüksek mevkie, inanışa göre, yılın ilk karı düştüğünden, yakınlardaki Bektaşi dergâhına da, “Karyağdı Baba Tekkesi” adı verilmiştir. Ancak tekkenin asıl adının, Horasanlı Karyağdı Ali Baba'dan geldiğini de hemen belirtelim... Tekke, yeniçeri ocağının kaldırılması sırasında yıktırılmış olup, bu kalıntıların yaklaşık 150 metre ilerisinde, Osmanlı cellat ocağı mensuplarının ebedi istirahatgâhı yer alır. Genelde Çingene ya da Hırvat dönmeleri arasından seçilen cellatlar, ülkenin siyasi tarihinde rol alan bazı önemli şahsiyetlerin son anlarında hazır bulunmalarına rağmen, hep gölgede kalmış insanlardır.
Zaten “Kara Ali” ve “Hamal Ali” misali birkaçının dışında da, gerilerinde, bir isim bile bırakmamışlardır. Osmanlı saray cellatlarının mezarları da, adeta bu sessizliği devam ettirir gibidir... Belki yaptıkları işin halk nazarında “uğursuz” kabul edilmesinden, belki isimlerine sövülüp beddua edilmesinden çekindikleri için, belki de mezarlarında kurbanlarının akrabaları tarafından rahat bırakılmama endişesinden, mezar taşları düz blok taşlardan ibaret olup üzerinde bir yazı ya da nişan bulunmazdı. Aslında taşların bu özelliği, adeta onların sonlarını da hazırlamıştır, Zira Sultan Abdülmecid zamanında, sarayda cellat bulundurma geleneğine son verilerek ocak dağıtılınca, zaman içinde mezarlık da unutulmaya yüz tutmuştur.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız