Savaşan Krallar döneminde, inşaatına başlanan duvara yeni bölümler eklendi. Bu krallar, duvarı hem barbarların hem de rakip kralların saldırısına karşı daha da mükemmel bir biçime getirmek için ellerinden geleni yaptılar. Yeni kuleler, yeni bölümler eklendi. Tabii bu kargaşa döneminde, duvarın inşaatında normal işçiler değil, savaş esirleri, rakip kralın adamları ve düşman hanedanların köylüleri zorla çalıştırıldılar. Bu insanların büyük bir bölümü soğuktan ve açlıktan kırıldı. Ancak, Savaşan Krallar Dönemi'nin sonuna gelindiğinde, büyük duvar tamamlanmış, farklı birimler birbirine eklenmiş ve bütünleştirilmişti.
Yüksek dağların tepelerini birbirine bağlayan, dev akarsu yataklarını aşan ve geniş bozkırları yarıp geçen Çin Şeddi, yaklaşık 3.460 kilometre uzunluğundaydı, yüksekliği ise 9 metreydi. Bazı bölümlerinde duvar o kadar genişti ki, üzerinde aynı anda 5 atlı araba yan yana gidebiliyordu. Duvarın üzerinde tam 25 bin gözetleme kulesi vardı. Bunlar birbirlerinden sadece birkaç yüz metre uzaklıktaydı. Gözetleme kuleleri Çin Seddi'nin en önemli noktalarıydı. Kulelerin her birinde küçük bir askeri birlik bulunuyordu. Bu birliğin kullanımı için su ve yiyecek stoklanmıştı. Yine her kulenin içinde, silah bakımı için atölyeler ve cephanelik bulunuyordu. Duvarda görevlendirilen askerlerin koşulları çok kötüydü. Çünkü bu bölgede yazlar çok sıcak ve kurak, kışlar ise çok soğuk geçiyordu. Tarihçiler, çok sayıda Çin askerinin kış aylarında duvar üstünde nöbet tutarken donduğunu yazıyorlar. Düşman görüldüğünde, gözcü hemen bir sonraki kulenin üstündeki gözcüyü uyarıyordu, o da bir sonrakini... Böylece, birkaç saat içinde düşman saldırısı olduğu haberi, yüzlerce kilometre ileriden duyuluyordu. Gözcüler birbirleriyle iletişim, kurmak için gündüzleri çeşitli renklerdeki bayraklardan, geceleri ise meşalelerden yararlanıyorlardı.
Çin imparatoru Vudi, M.Ö. 138 yılında, Orta Asya bozkırlarından gelen göçebelerin saldırısına bir son vermek için, ilginç bir ittifak arayışına girişmişti. Bu bağlamda, danışmanlarından Zhang Qian'i Afganistan çöllerinde yaşayan Yueçi göçebelerine elçi olarak gönderdi. Kuzeydeki ortak düşmanları Hunlar'a karşı, Yueçi'lerin sıkı bir müttefik olacaklarını düşünüyordu. Ne var ki, elçi Zhang dönüş yolunda Hunlar tarafından yakalandı ve tam 10 yıl boyunca esir yaşadı. Bir yolunu bulup, ülkesine geri döndüğünde, yolculuğu boyunca gördüğü gelişmiş kentleri, ticaret yollarını imparatora anlattı. Onun bu öyküsünün etkisinde kalan İmparator Vudi, hemen danışmanlarını topladı ve Çin'in mallarını önce Hindistan'a, oradan da Ortadoğu ve Kuzey Afrik+a kıyılarına ulaştıracak bir karayolu geliştirmelerini istedi. Bu yol sayesinde, artık yıllardır kendi içine kapalı yaşayan Çin, Ortadoğu üzerinden gelişmiş Akdeniz kentlerine bağlanmış olacaktı. Yunanlılar, Çin ülkesini "İpek Ülkesi" diye adlandırıyorlardı. Bu nedenle, Çin'i Akdeniz'e bağlayan ticaret yoluna "İpek Yolu" adı verildi.
Yorumlar
İnsanlığın yaptığı en büyük yapılardan birisi belki de en büyüğü
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız