Ülkenin doğusunda konumlanan Pasifik Okyanusu ve güneyindeki insan ayağı basmamış ormanlar ve bataklıklar, bu yönlerden gelecek bir saldırıya olanak tanımıyordu. Ülkenin batısında ise, "Dünyanın Damı" diye adlandırılan Himalaya ve Pamir dağları bulunuyordu. Antik Çin'in yumuşak karnı ise, kuzey sınırlarıydı. Uçsuz bucaksız çöllere açılan bu sınır, ilk bakışta güvenli bir koruma altındaydı. Ancak, bu çöllerde yaşayan göçebe kabilelerle Orta Asya'daki Hunlar, sık sık buradan Çin kentlerine ve köylerine baskınlar düzenliyorlardı. İşte bu saldırılardan korunmak için, Çinliler, günümüzde bile ayakta duran dev "Çin Seddi"ni inşa ettiler.
Evet, Çin ülkesi aşılmaz doğal ve insan yapısı sınırlarla, dışa karşı mükemmel bir biçimde korunuyordu. Ne var ki, bu durum kendi zıddını içinde taşımış; Çin uzun yıllar, müthiş bir yalnızlık içinde kendi yağıyla kavrulmuş ve bunun sonucunda da, dünyanın diğer yörelerindeki toplumlardan farklı, çok renkli ve özgün bir kültür yaratmıştı.
Çin ülkesinin en tipik toprak özelliği, kuzeyden güneye uzanan üç büyük ırmağın suladığı, dalgalı tepelerden ve geniş alüvyon ovalarından oluşması... Bu üç büyük ırmaktan en güneydeki Zhu Jiang, Kanton kentinin yakınlarında Pasifik Okyanusu'na kavuşuyor. Ortadaki Yangzi Jiang Irmağı, bugün bile Çin'in en önemli hayat damarlarından biri... Son günlerde bu ırmağın üzerine, yeryüzünün en büyük barajı inşa ediliyor. En kuzeyde ise, Sarı Irmak bulunuyor. Çin'in ilk sakinleri, bu üç büyük ırmağın geçtiği vadilere yerleşmişlerdi. Ne var ki, bu insanlar birbirlerinden kopuk yaşıyorlardı. Çünkü, bir ırmaktan diğerine ulaşım çok zordu. Aradaki bataklıklar pek geçit vermiyordu.
Güneyde tropikal bir iklim egemenken, iyice kuzeye çıkıldığında kutup iklimine yaklaşılıyordu. Yangzi Irmağı'nın vadisinde, göreceli olarak ılıman bir iklim vardı. Bu bölgede yaz ayları sıcak ve nemli olduğu için, özellikle pirinç ekimi gelişmişti. Buna karşılık, daha kuzeydeki Sarı Irmak Vadisi, o kadar cömert değildi. Bu bölgede kışlar uzun, soğuk ve yağışlıydı. Yazlar ise sıcak ve kurak... Bu özelliğiyle Sarı Irmak Vadisi, buğday ve darı ekimine elverişliydi. Ne var ki, Sarı Irmak kaprisli bir akarsuydu. Zaman zaman yağan şiddetli yağmurlar nedeniyle taşar ve bütün tarım arazileri sel suları altında kalırdı. Bu taşkın sularını, çoğu zaman çok çetin bir kuraklık izlerdi. İşte bu nedenle, eski Çinliler için Sarı Irmak, "Tanrılann Çin'e verdiği bir ceza idi"...
Yorumlar
İnsanlık tarihinin en kadim medeniyetlerinden birisi
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız