8. yüzyıldan 11. yüzyıla kadar dünyada tam bir Viking kasırgası esti. Bu 300 yıllık sürede İsveç, Norveç ve Danimarka'dan yola çıkan bu gözüpek savaşçılar Avrupa'yı boydan boya yağmaladılar, Bağdat'a kadar gidip Amerika'ya bile ulaştılar. Hızları ve cesaretleri ile ünlenen bu savaşçılar sadece kuzeyden gelen vahşi barbarlar değillerdi. Bu insanlar, aynı zamanda son derece zeki birer tüccar, mükemmel birer denizci, gemi yapımcısı ve zanaatçıydılar. Son derece zengin bir efsane dağarcıkları vardı ve yaşadıkları toplum o güne göre açık ve demokratikti. Ne var ki, Avrupa insanı İskandinavya hakkında çok şey bilmiyordu. Eski kayıtlarda kuzeye ait dağ ya da nehir ismine rastlamak adeta olanaksızdı. Kuzeyin adının geçtiği pek az kayıtta da onlardan korku ve nefretle söz ediliyordu.
Vikingler'in birdenbire ortaya çıkışıı. arihçiler arasında farklı spekülasyonlara yol açmıştı... İlk zamanlarda yapılan dini açıklamalar, Vikingler'i "tanrının kamçısı" ve "günahkar insanoğluna gönderilmiş bir ceza" olarak görmekten yanaydı. Vikingler'i olduğu gibi kabul edip tanrıyı bu işin dışında bırakmak tarihçilerin tam iki yüzyılını aldı.
St. Quentin papazı Dudo, Viking saldırılarının nedenini poligami (çok eşle evlilik) olarak görüyordu. Zevklerine son derece düşkün olan Vikingler, tek bir eşle yetinen Hıristiyanlar'ın aksine poligamiyi seçmişlerdi. Poligaminin bir sonucu olarak artan nüfus, Vikingler'i başkalarının topraklarını yağmalamaya zorluyordu. Köyün genç erkekleri arasında çekilen kura sonucunda bazıları zorla dışarı gönderiliyor ve yaşayabilecekleri evler aramak zorunda bırakılıyorlardı. Viking saldırılarının kökeninde de bu gelenek yatıyordu. İçkiye hayli düşkün olan bu kuzeylilerin sık sık aralarında kavga ettikleri de biliniyordu. Bu yüzden, bir gecede kabile savaşları çıkabiliyordu. Kaybedenler de ülkeyi terkedip yerleşecek yeni bir bölge aramak zorunda kalıyorlardı.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız