Enver Paşa’nın notlarındaki iki rüya da başlangıçtaki inanç ile sonraki umutsuzluğu çok açık bir biçimde yansıtmaktadır.
2 Kasım 1921'de şöyle yazar: "Dün gece bir rüya gördüm. Bir dere boyunca yüksele yüksele taa kaynağa kadar gittim. Burada yeşil bir çimenlik ortasında bir saray vardı. Bunun önünde bir havuzun ortasında, fıskiyeden çıkan su, nehrin menbaını teşkil ediyordu. Diğer tarafı büyük bir parktı. Uyandım kalbim atıyordu."
Enver Paşa'nın kendi mantığı içinde yorumlanırsa; yeşil, saray, fışkıran sular, başarının kaynağına vardığından başka türlü bir anlam taşımazlar.
Altı hafta sonra 14 Aralık’ta ise tam tersi bir rüya var:” Bu gece fena bir rüya gördüm. Sana hermelin kürk almıştım. Bir de baktım, hermelini sökmüşler. Yalnız kurşuni kadife kalmış. Artık tefsirini sorma, yazmayacağım.” Büyük bir sevgiyle bağlı olduğu eşi Naciye Sultan’ın aldığı kürkün parçalanmasını yorumlamayı istemiyordu. Aslında bu rüya içinde bulunduğu koşulları yansıtıyordu. Zira o sırada Enver ve arkadaşları tutsaktılar. Hem de düşmanlarına değil, birlikte “dünya ihtilali” tasarladığı Türk ve Müslüman kardeşlerine!
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız