Yokohama'dan ayrılan Ertuğrul, dönüş yolculuğunun başında büyük bir fırtınaya yakalanır. Güneşin batmasının ardından, gecenin siyah pelerininin rüzgarla olan dansını kıskanarak daha da azan dalgalar, Oşima adasının doğu ucunda bulunan Kaşinozaki fenerinin ışığıyla aydınlanan kayalıklara doğru sürükler yorgun Ertuğrul'u. Fenerin bulunduğu burun dönülebilse, fırtınanın şiddetinden korunabilecek, Kobe limanına ulaşmak mümkün olacaktır... Ama ne denizcilerde, ne de Ertuğrul'da ilk kez karşılaştıkları dalgalara karşı koyacak güç kalmamıştır.
Kaşinozaki fenerinin bekçileri, fırtınadan dolayı çalınan kapının sesini güç duyarlar. Karşılarına çıkan ıslak, perişan haldeki yabancıların anlattıklarından bir şey anlamazlar. Dil sorunu, denizcilerin evrensel bir iletişim aracı olan rengarenk bayrakların kullanılmasıyla çözülür. Fenerdekiler, kayalıklarda patlayan dalgaların sesinden dolayı Ertuğrul'un parçalanışını ve yardım isteyen insan çığlıklarını duymamıştır. Kurtarma çalışmaları son derece olumsuz koşullarda, Kaşmo adlı köyde yaşayanların katılmasıyla sabaha kadar sürdürülür. Ertuğrul'dan kurtulmayı başaran yalnızca 69 denizcidir.
Ertuğrul firkateyninin ne zaman battığı, gemide kaç kişinin bulunduğu, tartışmaya açıktır. Geminin trajik sonunu anlatan birçok kitap ve yazıda verilen batış günü, birbirini tutmamaktadır. Erol Mütercimler, 'Ertuğrul Faciası'nı enine boyuna ele aldığı kitabında, Japonlar tarafından hazırlanan 25 Eylül 1890 tarihli raporda, kazanın 16 Eylül 1890 günü saat 21.53'te olduğunu ve ilk Türk denizcisinin de Kaşinozaki Feneri'ne saat 22.00'de ulaştığının yazıldığını belirterek, batış tarihinin 16 Eylül 1890 olarak kabul edilmesinin daha doğru olacağının altını çizer. Tartışmasız olan bir şey var ise o da, Ertuğrul'un komutanı Osman Paşa ile kaptan Ali Bey'in boğulan 500'den fazla denizci arasında bulunduğudur...
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız