19 Haziran 1889 günü Ertuğrul personelini endişelendiren bir olay oldu. Bahriye Bakanının başyaveri demir üzerindeki Ertuğrul'a gelerek, Bakan Paşanın Sadrazam Kâmil Paşa tarafından çağrıldığını, geminin kifayetsizliği hakkında devam edegelen dedikodular hakkında bilgi istediğini, Padişahın Bahriye camiasından yansıyan olumsuz görüşlerden tereddüde düştüğünü anlatarak, fırkateynin Japonya gezisini yapıp yapmaması hakkında efendimizin bizzat karar vermek arzusunda bulunduğunu ve bu münasebetle 23 Haziran günü cuma selamlığında, personelin Zatı Şahane'nin görüşlerine sunulacağını haber verdi.
İstibdat döneminin güvenlik nedeniyle konmuş garip adetlerinden birisi de Padişahın cuma selamlığında hangi camiye gideceğinin önceden belli olmamasıydı ve en erken perşembe günü öğrenilmesinin mümkün olabilmesiydi. Bu yüzden gemi komutanı Albay Osman Bey perşembe günü öğleden sonra cuma selamlığının yapılacağı camiyi öğrenmek üzere Bakanlığa gitti. Fakat Saraydan bu hususta henüz bir bilgi alınamadığını öğrendi. Bahriye Bakanlığı, Albay Osman Bey'e Saraya giderek başyaverlikten öğrenmesini tavsiye etti. Yıldız Sarayı'na giden gemi komutanı, saatlerce bekletildi. Ama selamlık mevkiini öğrenmesi yine de mümkün olmadı. Kendisine "Cuma günü erkenden çıkarsınız, halk ne tarafa gidiyorsa, selamlık da o taraftadır. Siz de oraya gidersiniz." diye yol gösterildi.
Ertuğrul subaylarının hepsi de garip bir endişe içinde geceyi gemilerinde geçirmişlerdi. O zamanın modası veçhile bıyıklarını burarak, yaylı maşaların altında hapsetmişlerdi. Sabah olunca personel düz beyaz, subaylar ise düz siyah elbise giymişler, sırma saçaklı apoletler takmışlar, altın yaldızlı uzun kılıçlarını kuşanmışlar, kordonlar, nişanlar takınmışlardı. Hafız Ali Efendi ise, imam üniformasını teşkil eden, kollarında rütbe işareti bulunan siyah cübbesini ve yeşil sarılı kırmızı fesini giymişti. Hava aydınlanırken halkın hareket yönünü tespit etmek ve gemiye haber vermek üzere ayağına çabuk askerlerden birkaçı şehirde muhtelif istikametlere gönderilmişti. Personel de filikalarla sahile çıkarılmış, Camialtı avlusunda muntazam sıralar halinde ve toplu halde bulunuyordu. Gemi Komutanı personelini denetlemiş ve hepsinin görünümünü ve davranışlarını mükemmel bulmuştu. İstibdat devrinin bin bir bakımsızlığı içinde böyle vakur ve disiplinli, her biri birer heykel görünüşüne sahip personelin nasıl solmadan bugüne kadar gelebildiğine hayret etmemek mümkün değildi... Tunç yüzleri, dimdik duruşları ve gürbüz halleriyle bahriye askerleri daha katları bozulmamış kar gibi elbiseleri içinde bir kat daha heybetli duruyorlardı.
Yorumlar
Bizde de fırkateyn varmış
Acaba devamında neler olacak
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız