Hassa süvarileri görüldüğü zaman Osman Bey Ertuğrul kıtasına selam vaziyeti aldırdı. Hassa süvarilerinin arkasından aynı renkte ve aynı boyda atlarla çekilen Abdülhamid'in kayık şeklindeki saltanat arabası geliyordu. 15 ile 65 arasındaki fahrî ve aslî yaverlerinden 20 ila 30 kadarı, atlar üzerinde her biri nişanlara gark olmuş vaziyette arabanın önünde ve arkasında gidiyorlardı. Abdülhamid'in gözleri bir an Ertuğrul kıtasına ilişti. Ancak bu bakış o kadar kısa oldu ki, kıta personeli endişeye düşecek, heyecanlanacak zamanı bile bulamamıştı. Selamlık resmine iştirak eden binlerce adam padişahın namazının bitmesini bekliyordu. Osman Bey de kıtasının baş tarafını cami tarafına çevirtmiş olarak bekliyordu. Tiz bir boru sesi Padişahın namazının bittiğini haber veriyordu.
Arabanın etrafındaki yerler, yine gelişte olduğu gibi aynı adamlar tarafından işgal edilmişti. Ama Ertuğrul kıtasına, padişahın bu defaki bakışı gelişindeki kadar bile olmamıştı. Fakat arabayı takip eden zevat arasında bulunan Bahriye Bakanının, yerinden ayrılarak Gemi Komutanı Albay Osman Bey'in yanına gelerek, "Padişahın memnun kaldığını ve selamlarını gönderdiğini" bildirmesi endişeleri dağıtmıştı. Bakan ayrıca, Padişahın Ertuğrul'un 14 Temmuz 1889 pazar günü Japonya'ya hareketini irade buyurduğunu da duyurmuştu. Gemi komutanı, cumartesi günü saraya giderek Japon imparatoruna verilecek hediyeleri teslim alacaktı. Padişah Ertuğrul kıtasına göz ucuyla bir kere bakmış ve bu bakış Osmanlı Bahriyesi'nin tarihindeki en uzun seferin yapılması hakkında karar vermesine yetmişti. Öyle ya o bir padişahtı... Hem de Halife... Bir bakışta her şeyi görmesi de sadece ona özgü bir yetenekti.
Dönüş yolunda Ertuğrul bandosunun sesi artık daha kuvvetle çıkıyordu. Askerlerin adımları daha da sertti. Yüzlerindeki endişeli hatlar silinmiş, yerlerini kendine güven ve mutluluk ifadeleri almıştı. Bu iradenin kendilerinin ölüm fermanının imzası anlamına geleceğini nereden bilebilirlerdi? Neşe ve mutluluk içinde gemilerine geldiler. Ertesi günü Albay Osman Bey Saraydan Japon imparatoruna Padişah adına sunacağı Nişan ile maun ağacından yapılmış mühürlü bir sandık içinde hediyeleri teslim aldı. Japonya'ya kadar maaş, tahsisat, kömür ve su parasıyla birlikte seyahat masrafı olmak üzere hesaplanan 25 000 altın lira, Bahriye veznesinden muhafızlarla gemiye gönderildi. Bu kadar altın 180 kilogram ağırlığındaydı. Nakli esnasında bir kaza vukuunda hepsinin birden kaybolmasını önlemek için, demir üzerinde alargada yatmakta olan Ertuğrul'a filikalarla parti parti taşındı.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız