Bazı varoluşçu terimleri ele alalım... Eski Çin dilinde "ta", "bir durumu çok iyi anlayıp, telaşa kapılmadan işi yürütmek" anlamına geliyor. İşini kaybeden, ancak "ta"sı olan biri suratını asmayıp, bunu yaşamın bir parçası olarak görüyor. Buna benzer olarak, Çince "tao"su olan bazı şanslı insanlar, öyle bir irfana sahipler ki, bunu kelimelerle anlatmak imkansız. Çünkü bu onların tüm yaşamlarını etkileyen içsel bir inanç... Galaksilerden, deniz kıyısındaki kum şekillerine kadar her şey ve herkes "tao" ya da "tao"nun bir parçası... İnsanlar varoluşun içindeki yerlerini anlayabilmek için yaşıyorlar.
Bununla birlikte, Sanskrit'te "dharma" kavramı insanın kendisi olması ve kendi yolunu izlemesi anlamına geliyor. İnsanın varoluş gerçeğini aramasını ve onu anlamak için yapması gerekenleri anlatıyor. Yerli Avustralya dili Aranda'daki "altjiranga initjina" terimi; sonsuzluk, atalarımızın yaşamları ve rüya zamanının aynı şey olduğu rüyaların zamansız boyutunu ve bir çeşit bilinç halini tanımlıyor. İbranice'deki "davka" kelimesi, bazı şeylerin açıklanamayan nedenlerini ifade ediyor; şemsiye almadığınız gün neden yağmur yağar? Davka...
Bizim Türkçe'de bilmediğimiz, ancak başka dillerde olan diğer terimler kişilerarası ilişkileri kapsıyor. Tierra del Fuegan dilindeki "mamihlapinatapci" kelimesini ele alalım. Guinness Rekorlar Kitabı'na Dünya'nın en kısa ve özlü sözü olarak geçen bu kelimenin anlamı şöyle: "Birbirlerinin gözlerine bakarken, her ikisinin de yapmak istediği şeyi karşısındakinden bekliyordu, ancak hiçbiri girişimde bulunmadı". Bu arada, yerel Amerikan kızılderilileri İroqouis'ler arasında kullanılan "ondinnonk" kelimesi, ruhun en yardımsever isteklerini, bizi iyi bir şeyler yapmaya iten doğamızın melek tarafını ifade ediyor. Ve Japonca'da "nemawashi", çekişmeyi önlemek için bir toplantıdan önce oy birliği sağlamak anlamına geliyor. Bu da, uyumun herşeyden önce geldiği Japon kültürünün bir yansıması...
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız