Ancak batı dünyasının bunu da Çin'den bir asır geride olduğunu belirtelim. Çünkü 3. yüzyılda Çinliler, dut ağacının kabuklarından, keten, hintkeneviri ve kenevir liflerinden üretmeyi başarmışlardı. Ama formülünü büyük bir gizlilikle batı dünyasından saklamışlardı. Ta ki, Abbasiler döneminde Arapların Semenkand kenti işgali sırasında, İslam savaşçılarının Çinli kâğıt ustalarını esir etmelerine kadar. Önceler İslam’ın tekelinde olup, Bağdat, Kahire, Tunus, Fez gibi kentler de gelişen kâğıt üretimi, sonra İspanya'ya, Sicilya’ya ve oradan da İtalya’ya yayıldı.13.yüzyılda Avrupa'nın her yanında kurulan büyük kâğıt imalathanelerindeki sistem, birkaç düzenleme dışında Çinlilerin geliştirdiği üretim süreciyle aynıydı.
Yazı ve kâğıdın mutlu birlikteliği, 1960 yılına kadar aralıksız sürdü. Bu tarihte Marshall McLuhan isimli bir mühendis, bir elektronik devrimin adımını attı ve bundan böyle yazının yerini görüntünün alacağını söyledi. Ve günümüzün kâğıtsız ofisleri, bu düşüncenin ışığında doğdu. Günümüzde dev bir ansiklopediyi bir CD'nin içine taşımak mümkün... Aslında, bilim adamları ekrandaki yazıyla, eski yazının çok da büyük farklılıklar göstermediğini söylüyorlar. Çünkü her ikisinde de belirleyici olan metnin insanın gözlerinin önünde yer alması. Tek farkı bu kez dikey olması... Kısacası Tutankamon, Gutenberg, Bili Gates, bütün bu isimler aynı mücadelenin içindeydiler.
Her dinde, yazı, kutsal metinlerin elçiliğini üstleniyor. Bu, ister 3. yüzyıla ait, tahta üzerine kazınmış Budacı metinler, ister manastır yaşamını anlatan Hint fildişi tabletleri, ister Sudan'da yüzyılın başında yapılmış Kuran tabletleri, ister eski Mısır'ın en olağanüstü metinlerinden papirüs üzerine yazılmış "Ölüler Kitabı" olsun değişmiyor. İnanç, yazıya ve onun kullanıldığı tüm maddelere tarih içinde damgasını vuruyor. Ne var ki, Antik Çağ'ın tüm egemenleri, iktidarlarını bir biçimde taşa ya da değerli maddelerin üzerine kazıdıkları adlarıyla ve simgeleriyle ölümsüzleştirmişlerdi. M.Ö. 2100 yıllarına ait bu Sümer adak heykelciği, durumun en güzel örneklerinden biri. Heykelde, Sümer krallarından bir tanesi "yapıcı" işleviyle betimleniyor. Ellerinin üstünde, Mezopotamya toplumlarında biricik üretim aracı olan tuğlayı taşıyor. Sümerler, kral figürlü adak heykelciklerinin alt kısmını toprağa saplarlardı. Böylece, krallarının onları İklimin kötü sürprizlerinden koruyacağına inanırlardı.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız