Şehnamecilik, edebi tarihçiliktir ve bu tarz, İran tarihçiliğinin ürünüdür. Bu tarihçiliğin ortaya çıkıp yaygınlaşmasında, Firdevsi'nin meşhur manzum destanı Şehname'sinin büyük rolü olmuş tur. Süslü bir üslubu içerikten üstün tutan, olaylarda gerçeği aramak yerine, ahlaki değerleri ortaya koymayı amaçlayan ve yazarın içinde bulunduğu çevrenin görüşlerini aksettiren şehnamecilik, Müslüman hükümdarların saraylarında kabul görmüştür.
Şehnameler genellikle Farsça şiir olarak yazılmakta ve minyatürlerle süslenmektedir. İran'da yazılmış şehnamelerde hayal ürünü ve romantik tasvirler yer alırken, Osmanlı şehnamelerindeki minyatürler savaşları, törenleri, yani gerçek hayatı yansıtmaktadır.
Fatih döneminde başarılı olamayan şehnamecilik Kanuni devrinde resmi bir kurum haline gelmiş ve 16. Yüzyıl sonlarına kadar, İran'dan gelen yazarlar bu görevi üstlenmişlerdir. En meşhur Osmanlı şehnamecisi olan Seyyid Lokman bin Hüseyin el-şurî el-Urmevi, yaklaşık 27 yıl sürdürdüğü bu görevi sırasında, Hünernâme, Şehname-i Selim, Şehinşahnâme, Zafernâme gibi eserler kaleme almıştır.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız