Kimi salavat getirip cesaret toplamaya çalışırken, kimi korkuyla yanındakine sarılıyordu. Çocuklar şaşkınlık içinde göğü incelerken, kadınlar kıyamet gününün geldiğini sanıp dua ediyorlardı. Kimi mahallenin ileri gelenleri, akıl sormak için en yakın mescidin imamına koşuyorlardı. Padişahın müneccimbaşı Takiyüddin'i çağırarak bir yorum yapmasını istediği rivayet edilir. Bütün bunlar olup biterken, içe kapanık ve vesveseli biri olduğu bilinen padişah III. Murad'ın (1574-1595) ise derhal müneccimbaşı Takiyüddin'i çağırarak bir yorum yapmasını istediği rivayet edilir.
Takiyüddin'in büyük bir maharetle 'zuzeneb' (ışıklı kuyruk) diye adlandırdığı bu kuyrukluyıldız, 11 Eylül 1577 akşamından başlayarak 40 gece boyunca İstanbul semalarında güneş gibi parlayacak, bu süre içinde halkın ve sarayın en önemli konusu olacaktı. Bu 'zuzeneb'in nasıl yorumlandığını anlatan kaynakların sayısı oldukça sınırlıdır. III. Murad'ın Şehnamesi olan Şemailname'ye ya da dönemin asker sadrazamlarından Özdemiroğlu Osman Paşa'nın (ö. 1585) Şark gazalarını anlatan Şecaatname'ye bakılırsa:
"Akıllı, ruhi bilgili, zamanın hakimi, yüksek ruhlu fazıl kişiler, bu kuyrukluyıldızın açıklamasını yapmak için geceler boyunca uykusuz ve yiyeceksiz halde çalışmaya koyulmuşlardı". Bu uzun tefekkür gecelerinden sonra müneccimbaşı Takiyüddin'in Şeyhülislam Aziz Efendi'yi de yanına alarak padişahın huzuruna çıktığı ve III. Murad'a;
"Ey alemin medarı olan padişah! Güzel meclisin aydınlık olsun! İran'ı fethetmek için sana müjdeler olsun! Zira düşman toprakta nefesi kesilmiş bir halde kaldı. Böyle semavi bir ateşin zuhuru burada uğur ve iyilik alametidir. Fakat İran üzerine bela, felaket şerareleri yağacaktır!" dediği kaydedilir.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız