Osmanlı tarihinde, üze rinde düşünülmeden tartışılan sorunlardan biri de, matbaanın geç gelişi konusudur. Bu sorun tartışılırken, İstanbul da bulunan 90 bin hattatın buna engel ol duğu anlatılır. Bu bilgi üzerin de, araştırma dahi yapmadan bir an düşünülse, böyle bir şe yin mümkün olamayacağı ra hatlıkla anlaşılır. Bir kere, değil hattatların, belki bütün İstanbul esnafının toplamı ancak 90 bin idi!
Yine matbaanın geç gel mesi tartışılırken “Geldi de ne oldu?” diye bir sorgulama ya pılmaz. Matbaanın kurulma sından İbrahim Müteferri ka'nın ölümüne kadar geçen yaklaşık 20 yıllık dönemde, Müteferrika'nın gayretleriyle, 17 kitap (23 cilt) basılabil miştir. Müteferrika'nın ölümün den sonra ise yalnızca bir ki tap basılır ve sonra da matbaa 46 yıl faaliyetine ara verir. Bu durum matbaanın kuruluşunun ötesin de, faaliyetinin de tamamen İbrahim Müteferrika'nın gay retleriyle yürüdüğü nü, o günün toplu munda, kitap bası mına fazla bir rağbe tin olmadığını açık ça gösterir. Matbaanın gelişi ele alınır ken, toplumsal talebin ve alt yapının durumu, etraflıca in celenmelidir.
İstanbul, Osmanlı döneminde sayısız büyük yangınlara maruz kalmıştır. İlk kez Lale Dev ri’nde, düzenli bir itfaiye teşkilatı olan Tulumbacı Ocağı kuruldu. 1720 veya 1721 yılında oluşturulan bu ocak, Yeniçeri teşkilatına bağ lıydı. 50 kişilik tulumbacı eki binin başında, Fransız kökenli bir Müslüman “Davud Ağa” vardı.
Davud Ağa, kendi icat et tiği tulumbayı 1718 yılındaki Tüfenkhane ve 1720'deki Tophane yangınlarında kul lanmış yaptığı alet beğenildiği için, Sadrazam tarafından Ye niçeri Ocağı'na “Tulumbacıbaşı” olarak tayin edilmişti.
Yorumlar
Tek sebep tabii ki bunlar değil
tüfenk mi hane
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız