Rudi Paul Lindner, Osmanlı İmparatorluğu’nun bilinçli olarak Türkmenleri ekonomik açıdan yıkıma uğratmaya yönelik bir siyaset izlediğini öne sürer. Böylece, konar-göçerlere yerleşik hayata geçmekten başka hiçbir alternatif bırakılmadığını iddia eder.
Ancak bu ve benzeri iddialar doğru değildir. Osmanlı yönetimi, aşiretleri ekonominin ayrılmaz bir parçası olarak gördüğü için, yürüttükleri iktisadi faaliyetleri sürdürmelerini istiyordu. Devletin, istisnai durumlar dışında, aşiretleri yerleşik hayata geçirmek gibi bir niyeti yoktu.
İskân faaliyetleri başlangıçta programsızdı. Aşiretleri toprağa yerleşmeye devletin teşvik ettiği veya zorladığına dair örnekler azdı. Mecburi iskân döneminde bile, bazı aşiretler iktisadi güçlerini kaybetme ihtimaline karsı iskân harici tutulmuşlardı.
Devlet özellikle 17. Yüzyıl'ın sonlarında, imparatorluğun ekonomik yapısının alt üst olması yüzünden, aşiretleri iskâna tabi tutmaya başladı. Viyana bozgun yıllarından sonra uzun savaş döneminin meydana getirdiği iktisadi darlık yüzünden halk kitleleri topraklarını terk ederek, yerleşim yerlerini boş bırakarak, vergi gelirinin azalmasına yol açtılar.
Yine bu dönemde toplumsal ve ekonomik dengelerin bozulması nedeniyle aşiretlerin de yaylak ve kışlak mahallerini terk etmeleri, imparatorluktaki kaos ortamını daha da büyüttü. Bunun üzerine Osmanlı yönetimi, 1691- 1695 yılları arasında, harap ve boş yerleri imar edip iskâna açmak için bazı bölgelerde aşiretleri zorla iskân etti. Ancak bazı aşiretler yerlerini beğenmeyerek iskân edildikleri mahalleri terk ettiler.
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız