Değişik iklimlere uyum sağlayamayan papirüs bitkisini, Mısır ve özellikle Nil Deltası dışında bir yerde yetiştirmek olanaksızdı. Bu yüzden, Yunanlılar ve Romalılar büyük masrafa girerek Mısır'dan ithal etmek zorunda kalıyorlardı ve zaten sınırlı olan üretim, özellikle Roma'nın sürekli artan talebini karşılamaktan çok uzaktı. Papirüs kâğıdının başka sakıncaları da vardı. Bir kere çok zor katlanıyordu. Oysa Romalılar için, özellikle imparator mesajlarında gizlilik çok önemliydi. İkinci olarak, nemden çok olumsuz etkileniyor ve böcekler tarafından tahrip edilebiliyordu. Nitekim Mısır'ın kurak çöl ikliminin koruduğu çok sayıda papirüs günümüze kadar ulaşmışken, Yunanlılara ve Romalılara ilişkin bir tek örneğin kalmamasının nedeni bunlar olsa gerek...
O tarihlerde Bergama Kütüphanesi, İskenderiye Kütüphanesiyle çok sıkı bir rekabet içindeydi. Ancak, kent büyük bir papirüs sıkıntısı çekiyordu. İşte bu noktada, Bergamalı kâtiplerin mutlaka yeni bir madde keşfetmeleri gerekiyordu. Sonunda çözümü buldular: Keçi ve koyun gibi hayvanların derisini iyice tabaklayıp incelttiler ve yeni buldukları bu yazı aracına "Bergama derisi' anlamına gelen "pergamena" adını verdiler. Bu ad, daha sonra dünya dillerine "parşömen" olarak yayıldı. Parşömen üretiminde ceylan, antilop derisinden yararlanılıyordu.
Buzağıdan elde edilen ise, en kaliteli olanıydı. Parşömen, öteki yazı yüzeylerine göre daha avantajlıydı. Bir kere daha sağlamdı, her iki yüzüne de yazılabiliyordu ve asıl önemlisi katlanabiliyor, sayfa biçiminde kesilip daha sonra dikilerek kitap haline getirilebiliyordu. Bu, yazılım dünyasında bir devrimdi. Artık her şey değişiyordu. Kitap haline getirilmiş parşömen, insanın ellerini, okurken özgür kılmıştı. Okuma da içerik değiştirmişti. O tarihe kadar okuyabilmek için panoramik bir açıya gerek vardı. Artık, gözün yukarıdan aşağıya doğru hareket etmesi yeterli olacaktı. Bu, modern kitabın emekleme çağıydı.
Yorumlar
Gerçekten zor bir dönem
Yorum yazmak için lütfen giriş yapınız